Teknoloji şirketleri gazeteciliği öldürüyor mu?

Gazeteciliğin Facebook, Apple, Google gibi teknoloji sektöründeki büyük aktörlerden nasıl etkilendiği uzun yıllardır üstüne konuşulan bir konu olmakla birlikte aralarında “dezenformasyon” krizi de olmak üzere birçok konuda büyük teknoloji şirketleri siyasetçiler ve çok sayıda akademisyen tarafından olağan şüpheli ilan edilmiş durumda. Peki durum gerçekten böyle mi, yoksa teknoloji şirketlerinin bu negatif etkisi yalnızca bir varsayımdan mı ibaret?

TOW Center tarafından yapılan Platformlar ve yayıncılar: Bir dönemin sonu başlıklı araştırma bu soruyu yanıtlamayı amaçlıyordu. Bulgular ise özellikle 2018 yılında teknoloji şirketleriyle yayıncılar arasında kurulan ortaklıklardan yayıncıların beklediklerini bulamadıkları yönünde.

Çoğunluğu 2019 yılının ilk yarısında yapılan görüşmelere dayanan araştırmaya göre yayıncılar hâlâ büyük platformlara ve verdikleri hizmetlere bağlılıklarını/bağımlılıklarını istemeden de olsa sürdürüyorlar. 2018 yılında aynı soru etrafında yola çıkan araştırmada yayıncıların bir kısmının okurlarını platformların elinden alıp kendi medyalarına doğrudan yöneltmeye çalıştıkları ortaya çıkmıştı. Bu zoraki ilişki yayıncıların canını iyice sıkmış olmalı ki platformları aradan çıkararak okuruyla buluşmaya çalışan yayıncıların sayısı bu sene artmış.

Bu yılın araştırmasından çıkan sonuçlar ise şöyle özetlenmiş:

  • Platformların yayıncılar için anlamlı veya tutarlı bir gelir sağlayabileceği umudu tükenmiş. Araştırmacılara göre bu elbette platform yayıncı işbirliğinin sona erdiği anlamına gelmiyor.
  • Facebook’un News Feed kararı yayıncılar için korkulanın gerçekleşmesi olmuş. Yayıncılar geçmişte “cepte” olarak gördükleri okurlara/kitlelere ulaşmak için artık özel çaba sarf etmek zorundalar.
  • Geçmişte farklı platformlara yatırım yapıp geliri de bu farklı platformlar üzerinden elde etmeye çalışan yayıncılar uygulamalar ve abonelik panelleri gibi merkezi ürünlerle gelir elde etmeye ya da bu yönde çalışmalar yapmaya başlamışlar.
  • Uzun yıllara yayılan güvenilirlik tartışması hâlâ sürse de platformlar birçok yayıncının gözünde çoktan güvenilirliklerini yitirmiş durumda. Görüşülen insanların büyük kısmı platformların rollerine ilişkin geçmişte olduğundan çok daha şüpheci yaklaşımlara sahipler.
  • Geçmişte platformların yeni çıkardığı ürünlere büyük bir ilgi duyuluyordu. Türkiye’de bu durumu Facebook Instant Articles örneğinden anımsayanlar olacaktır. Araştırmaya katılan yayıncılar artık platformlarının yeni ürünlerine insan kaynağı ve maddi kaynak yatırımı yapmaktan çekiniyorlar.
  • Yayıncılar, editoryal politikalarında ve verdikleri kararlarda platformlardan gelen değil doğrudan kendilerine ait olarak gördükleri kitlenin tercih ve taleplerini göz önünde bulunduruyorlar. Çünkü sürekli geri dönüş alabildikleri ve sadık olarak adlandırdıkları kitle bu kitle.
  • Geçmişte platform araçlarıyla ilgili konuşurken onları bir para kaynağı olarak tanımlayan haber odalarının iş modeli pratiklerini temsil eden kişiler, artık bu araçları daha ziyade pazarlama ürünü olarak tasvir ediyorlar. Bu bana kalırsa geç de olsa birçok etik problem karşısında da yayıncıların avantajına olabilecek bir bakış açısı.
  • Yayıncılar artık dönüştürme temelli bir strateji izliyorlar. Yani öyle ya da böyle web sitelerine ya da yayınlarına erişen kişilerin, aboneye, destekçiye ya da okura evrilmesi için farklı ürünler deniyorlar yahut ödeme duvarı stratejileri geliştiriyorlar.
  • En önemli soru işareti ise platformlardan gelen parayla ilgili. Çok sayıda gazeteci platformlardan gelen parayı kullanmanın etik olup olmadığını sorgulamaya başlamış durumda.

Tabii bu sonuçlar platformlara karşı yayıncılar gibi bir “savaş öncesi görünüm” ortaya çıkarıyor. Oysa bu savaşta büyük teknoloji platformlarının alanı fazlasıyla domine ettiği ortada. Yine de bu “olası savaş” Google ve Facebook’u sektöre yatırım yapmaktan alıkoymuyor. Google ve Facebook, önümüzdeki üç yıl içinde, yerel haber odaları için hibe ve eğitimleri içerenler başta olmak üzere farklı projeler için toplam 300 milyon dolarlık yatırımlarını planlamış ve kimi yatırımlar yapılmış durumda. Google, daha da ileri gidip yerel haber odalarının sıfırdan kurulabilmesi konusunda destek sağlıyor. Yani, dünyanın birçok yerinde can çekişen ya da ulusal haber odalarının hegemonyasına karşı zar zor mücadele eden yerel habercilik Google tarafından canlandırılıyor. Facebook, IFCN’le birlikte dünyanın farklı bölgelerinde yalan haberle mücadele eden projeleri destekleyeceğini daha yeni duyurdu.

Türkiye’de bu projelerin çıktılarının ne olacağını tahmin etmek ya da hangi haber odaları veya haber aktörlerine yatırım yapıldığına ilişkin henüz net bir bilgiye erişmek mümkün değil. Ama her iki kuruluşun da dünyanın “dezenformasyon mutfaklarından” Türkiye’yi hedeflediğini düşünmek/varsaymak gayet mümkün.

Bu araştırmayla ilgili bence en ilgi çekici olan meselelerin başında haber odası temsilcilerinin sektörün geleceğini anlamak adına yapılan akademik bir araştırmaya katılmada yıllardır gösterdikleri gönüllülük var. Türkiye’de iletişim alanında araştırma yaparken özellikle yeni nesil haber odalarından bilgi almak oldukça güç. Hem bir akademisyen hem de yayıncılık sektörüne ilişkin bir mecranın başında olan biri olarak ulaştığımız haber odası temsilcisi ve gazeteciler umarım gelecekte bu tür araştırmaların parçası olma konusunda daha gönüllü davranırlar ve biz de sektörde ne olup ne bittiğini takipçilerimizle ve akademik çalışmalarımıza ilgi duyan insanlarla daha açık ve bilgilendirici bir şekilde paylaşabiliriz. Zira platform bağımlılığı başta olmak üzere sektörün birçok problemine birlikte çözüm bulabiliriz. Medya sektöründe bir şeyin doğru yapılması için mutlaka ABD’de ya da Avrupa’da bizden önce gerçekleşmesi gerekmiyor.

Yazar hakkında

Sarphan Uzunoğlu

NewsLabTurkey Yönetici Direktörü Dr. Sarphan Uzunoğlu, kimi sivil toplum örgütlerine danışmanlık yapmakta ve İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde yeni medya üzerine dersler vermektedir. Ashoka Fellow'u da olan Uzunoğlu, doktorasını Galatasaray Üniversitesi'nde tamamlamıştır ve geçmişte Lübnan Amerikan Üniversitesi Multimedya Gazetecilik Bölümü'nde Öğretim Üyesi Doktor, Norveç Arktik Üniversitesi Medya ve Dökümantasyon Bölümü'nde Doçent Doktor olarak çalışmıştır.