Ölü kedi stratejisi, Bloomberg’ün başkan adaylığı, 2010’lar ve BuzzFeed

NewsLabTurkey Ne Okuyor’dan Herkese Merhaba!

Bu hafta “Ne Okuduk” bölümümüzde sizler için haftanın öne çıkan başlıklarını topladım. Peretti ile yapılan röportaj ve Bloomberg’ün başkan adayı olmasının ardından yaşananlar öne çıkan başlıklardan ikisi.

“Haftanın Odağı” ise medyanın dönüşümü ile ortaya çıkan, bir politik strateji yöntemi olan ölü kedi. Kavram yeni olsa da, strateji okuduğunuz zaman tanıdık gelecektir.

Bu hafta bir duyurumuz da var. NewsLabTurkey ve Veri Okuryazarlığı Derneği veri gazeteciliği konusunda güçlerini birleştiriyor ve veri gazeteciliği eğitimi için özel bir video eğitim serisi hazırlıyor. Projemizin detaylarını buradan okuyabilirsiniz.

Şimdilik benden bu kadar. Görüş ve önerilerinizi her zaman bekliyoruz.

Haftaya görüşmek üzere!

—Ahmet A. Sabancı

Kaynak

Bu hafta ne okuduk?

BUZZFEED İLE 2010’LAR: 2010’lu yılları geride bırakmamıza bir ay kalmasıyla birlikte, birçok yayın geçtiğimiz on yılı ele alan seriler hazırlamaya başladı. New York Magazine de 2010’lu yılların sembolü olarak gördüğü isimler ile bir röportaj serisi yayınlayarak bu akıma katılanlardan. 

Bu seri içerisinde bültenimizi en çok ilgilendiren ise BuzzFeed’in kurucusu Jonah Peretti ile yaptıkları röportaj. Dijital medyayı, BuzzFeed’in gelişimini, viral içerikleri ve internetin 2010’larda yaşadığı evrimi konuştukları bu yazı içinde bulunduğumuz dönüşüm sürecini anlamamıza yardımcı olacak bir kaynak niteliğinde.

REUTERS CONNECT YENİ PARTNERLERİNİ DUYURDU: Küresel haberlere ulaşmak için haber odalarının giderek daha fazla kaynağa ihtiyaç duyması, Reuters Connect projesinin arkasında yatan temel motivasyon. Proje dünyanın farklı yerlerindeki 2500 Reuters gazetecisinin ürettiği her türlü içeriğin bir havuzda birleşmesini ve bu havuzun anlaşmalı oldukları diğer ajanslar tarafından da kullanılmasını hedefliyor.

Reuters Connect’in yaptığı yeni anlaşma ile farklı ülkelerden yedi farklı ajans bu havuza dahil oldu. Aralarında Türkiye’den Anadolu Ajansı’nın da olduğu bu yedi haber odası hem Reuters Connect havuzuna içerik sağlayacak hem de buradaki içeriği kullanarak okurlarına ve kullanıcılarına dünyanın farklı yerlerinden haberleri daha hızlı bir şekilde ulaştırabilecek.

THE ECONOMIST SOSYAL MEDYAYI ABONELİĞE DÖNÜŞTÜRÜYOR: Birçok medya kurumu için abonelik en önemli gelir kaynağı ve sosyal medya okura ulaşmanın en iyi yolu. Fakat sosyal medya ile gelen okurları ve takipçileri abonelere dönüştürmek işin en zor kısmı. Eğer iyi bir strateji belirlenmezse sosyal medya takipçileri genellikle takipçiden öteye geçemiyor.

The Economist bu sorunu ilginç bir strateji ile çözmüş. Yeni stratejilerini daha aktif ve yoğun bir şekilde sosyal medyayı kullanmak olarak özetlemek mümkün. Fakat burada önemli olan yalnızca sosyal medya hesaplarının daha aktif olması değil. Economist paylaşımlarının temeline yaptıkları iyi ve çeşitli gazetecilik örneklerini koyup bununla takipçileri düzenli okur ve abonelere dönüştürmeyi amaçlamış. Eylül ayından bu yana geçen sürede de başarılı olmuş gibi görünüyor.

PATRON BAŞKAN ADAYI OLURSA: ABD’nin zengin medya patronlarından birisi olan Michael Bloomberg, 2016 yılındaki başarısız girişiminin ardından 2020 seçimleri için Demokrat Parti’den aday adayı olmayı başardı. Ne var ki bu durum, sahibi olduğu Bloomberg için tehlikeli bir dönemin de başlamasına sebep oldu.

Bloomberg News’in bu noktada ne yapacağı ve ABD’deki seçim sürecinde nasıl bir yayın politikası izleyeceği büyük bir soru işaretine dönüşmüş durumda. Tartışmanın merkezinde ise internete düşen bir iç yazışma var. Yazışmada “Eskisi gibi Bloomberg üzerine araştırma yapmamaya devam ediyoruz ama bu kuralı rakiplerini de kapsayacak şekilde genişleteceğiz” kısmı özellikle birçok eleştirinin merkezinde. Bu kuralın eğer Demokratların adayı Bloomberg olursa Trump’ı da kapsayacak olması ise sorunu daha da derinleştiriyor.

Birçok gazeteci bu durumun gazetecilikle bağdaşmadığını ve fazlasıyla sorunlu olduğunu dile getiriyor. Milyarderlerin gazetecilik kurumlarının sahibi olmasının neden kötü bir şey olduğunun kanıtı olarak bu durumu gösterenler de var. Sonucu ne olursa olsun; bu olayın gazetecilik, iş modelleri ve sahiplik ilişkileri açısından ileride derslerde anlatılacak bir örneğe dönüşeceği neredeyse kesin görünüyor.

KISA KISA:

Eğer kariyeriniz adı konulması zor bir noktaya evriliyorsa ve ne yapacağınızdan emin değilseniz bu yazıyı okumak iyi gelebilir.

Haberleri paylaşırken politik etiketleri kullanmak, okurun habere ve size ön yargı geliştirmesine sebep olabiliyor.

İngiltere seçimleri, medyaya Trumpist yaklaşımın okyanusun diğer ucuna da sıçradığını gösteriyor.

Intercept Brazil’in editörü Demori, yakın zamanda kendilerine karşı başlayan saldırılar ile nasıl mücadele ettiklerini anlatıyor.

Abone sayısını artırmak isteyen haber odalarının yeni hedefi uluslararası bir okur kitlesi yaratmak.

Haftanın odağı: Ölü kedi stratejisi

Bazen gündem bir anda tamamen değişir. Örneğin seçim sürecinde tam partilerden birisi söyledikleriyle ilgiyi üzerine toplarken karşı taraftan bir skandal gelir ve herkes onlar hakkında konuşmaya başlar. Politikayı takip eden hemen hepimiz buna geçtiğimiz yıllarda birçok kez tanık olduk. 

Kimi zaman bu durum gerçek bir gaf ya da hatadan kaynaklanır. Fakat kimi zaman da bu kasıtlı yapılan bir şeydir. Burada amaç, yemek masasının ortasına ölü bir kedi fırlatarak “herkesin istediğiniz konu hakkında konuşmasını ve sizi sıkıntıya sokan konuyu konuşmamasını” sağlamaktır. İşte bu politik strateji yöntemine Deadcatting veya “Dead Cat Strategy” adı veriliyor.

Bu yöntemin özellikle siyasette daha fazla kullanılmaya başlanmasının altında ise temel olarak medyanın geçirdiği değişim yatıyor. 24 saat süren haber akışları, sosyal medyadan anında tepki verme durumu ve son dakika haber düşkünlüğü bu tarz planlanmış manipülasyonların ve stratejilerin daha etkili hâle gelmesini sağlıyor. Bu yüzden de geçtiğimiz yıllarda birçok seçim sürecinde bu stratejinin ya da benzerlerinin kullanıldığına tanık oluyoruz.

Elbette bu durumda gazetecilerin dikkat etmesi gereken iki temel nokta var. Birincisi, seçim gibi gündemin çok hızlı değiştiği ve siyasetçilerin bu tarz taktiklere başvurmaya daha yatkın olduğu zamanlarda kendilerini korumaları ve bu taktikleri tanımak konusunda daha dikkatli olmaları gerekiyor. İkinci nokta ise, her gündem değiştiren olayın bir ölü kedi olmayabilmesi. Kimi zaman gerçek hatalara ölü kedi muamelesi yapmak kişilere sahip olduklarından daha faz güç atfedilmesine neden oluyor.

Kesin olan bir şey varsa ölü kedi stratejisini giderek daha sık göreceğimiz. En azından medyanın mevcut koşulları değişene ve insanlar bu tarz taktiklere karşı kendilerini savunacak okur yazarlığı geliştirene kadar.

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir