Kemal Göktaş: “Podcastin insanı daha özgür hissettiren bir yanı var”

Türkiye son birkaç yılda podcast dinlemeye iyiden iyiye alıştı. Dil öğrenmek için dinleyenlerden kişisel gelişim meraklılarına birçok kesim neredeyse herkesin telefonuna giren Spotify ve benzeri platformlar aracılığıyla podcast dinliyor. Hem kendi programını yapan ve geçmişte bir podcast ağı kurmuş bir podcaster olarak hem de bir gazetecilik meraklısı olarak haber odaklı podcastler ise benim için ayrıca ilgi çekici. Türkiye’de çok sayıda podcast ve podcast ağı var. Ama tek işi podcast olan ve gazetecilik odağıyla ortaya çıkan ilk podcast projesi geçtiğimiz haftalarda yayına giren Kısa Dalga oldu.

Gazeteci Kemal Göktaş ile Kısa Dalga’nın ortaya çıkışından önce de görüşme ve podcast alanında neler yapılabileceğini tartışma imkânı bulmuştuk. Tecrübeli bir gazeteci ekibiyle zaman zaman BBC’nin podcast ya da radyo şovlarını izliyorsunuz tadı veren bir iş ortaya çıkacağını ben o zaman bilmiyordum. Kısa Dalga, kısa zamanda içerik ve kalite bakımından bir çıta tutturdu. Hem her dem taze hem de Hürriyet’teki işten çıkarmaları ele aldıkları tarzdaki gündeme hızlı reaksiyon veren içerikleriyle sektöre güzel bir giriş yaptılar. Biz de Kısa Dalga’dan Kemal Göktaş’la planlarını ve beklentilerini konuştuk.

Öncelikle Kısa Dalga isminden başlayalım. Habercilik bağlamında podcast formatının kullanımı yenilikçi olmakla birlikte, kullandığınız isim biraz nostaljik tınlıyor. Özel bir sebebi var mı?

İsim koymak zordur. İster yeni doğmuş bir çocuğa isterse bir markaya. Biz de yenilikçi ve gençleri çağıran bir isim arayışındaydık doğrusu. Kısa Dalga’da karar kılmamızın nedeni, bu ismin çağrıştırdıkları ile podcast’in verdiği imkânların uyumlu olmasıydı. Radyolar uzak ülkelerden gelen radyo yayınlarını almamızı sağlıyordu ve uzun yıllar ülkedeki demokrasi eksikliğinin de etkisiyle önemli bir bilgilenme ve aynı zamanda eğlence aracıydı. Bu durumun ülkenin mevcut konjonktürü ile uyumlu olduğunu düşündük. Üstelik gençler zaten podcasti biliyor, yaşı daha büyük olanlar için de Kısa Dalga isminin podcaste çağırıcı bir yönünün olabileceğini umduk.

Ekibinizde kimler var? Nasıl bir haber odası şeması çizdiniz? Fiziki bir alana dayanan bir iş mi Kısa Dalga, yoksa dijital olarak birlikte çalışan bir ekip misiniz? Malum artık Slack, WhatsApp, Trello gibi uygulamalar üzerinden çalışıyor çoğu haber ekibi.

Aslında iki ayrı ekip tanımı yapabiliriz. Deneyimli ve başarılı gazeteci Nazan Özcan ile gazetecilik macerasının başındaki Basri Özgür ve ben ekibin çekirdeğini oluşturuyoruz. Dışarıdan podcast yapacak arkadaşlar da ekibimizin bir parçası elbette ama daha esnek biçimlerde. Fiziki olarak da sık sık bir araya geliyoruz ama elbette daha çok dijital ortamda ekip çalışmalarını yürütüyoruz.

[bctt tweet=”Kemal Göktaş: Haber, emek, maliyet ve siyasal iklim nedeniyle aynı zamanda risk demek.” username=”newslabturkey”]

Türkiye’de sizden önce de podcast alanında habercilik deneyimleri yapıldı. Podcast henüz Türkiye’de dinleyicisini tam olarak yakalayabilmiş bir alan olarak kabul edilmiyor. En azından habercilik konusunda durum bu gibi. Ne düşünüyorsunuz? Risk mi aldınız, yoksa podcast ve haberciliği birleştirip popülerleştirme işini başarabileceğinize inancınız tam mı?

Podcastin Türkiye’de yükselen bir medya aracı olmakla birlikte henüz tanınırlığının çok az olduğunun farkındayız. Bu durum bize bir yandan bu alanda kaliteli içerik üretildiğinde tanınırlığımızın artacağı şeklinde bir motivasyon verdi ama bir yandan da riskli bir alana girdiğimizin farkındayız. Amacımız dosya haberlerle emek verilmiş gazetecilik ürünlerini podcastle buluşturmak. Ana akım medyanın çöktüğü, alternatif medyanın giderek ana akım işlevi görmeye başladığı bir ortamda habere verilen yerin çok az olduğunun farkındayız. Haber, emek, maliyet ve siyasal iklim nedeniyle risk demek aynı zamanda. Biz, içeriklerimizle daha fazla sayıda insana, özellikle podcastle tanışmamış önemli bir kitleye ulaşmaya çalışıyoruz. Aldığımız ilk tepkiler de bu anlamda umut verici.

Hem kaliteli radyo haberciliği günlerini anımsatan hem de tematik yapınız gereği podcast olarak sunulan içerikleriniz var. İçerikleri oluştururken kimlerden ilham aldınız?

İçeriklerimizi oluştururken dünyadaki başarılı örnekleri göz önüne aldık. Araştırmacı gazetecilik ürünü haber dosyalarının podcastle uyumlaştırılmasının dünyada çok büyük bir dinleyici kitlesini kendisine çektiğini görmek bize yol gösterdi. Podcastin sunduğu olanakları habercilikle, hatta belki buna haber-belgesel diyebiliriz, birleştiren podcastlerin bize ilham verdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

“Tarikatlar Gerçeği”, “Şengal’den Keçiören’e bir IŞİD öyküsü” gibi farklı dosyalar var şimdilik Kısa Dalga’da. Malum, podcastlerde daha ziyade insanlar bir programa abone olma eğilimindeler, sizde ise daha ziyade dosya dosya bölümleme eğilimi var. Bu bilinçli bir seçim mi?

Bu aslında denemek istediğimiz bir yöntem. Ama bu eğilimin ne kadar güçlü olduğunu biz de fark ettik, o yüzden giderek bir programa abone olmayı tercih eden dinleyicilerin talepleri doğrultusunda bunu güncelleyeceğiz.

İstatistiklerinize baktığınızda ilk hafta itibariyle dinlenme oranlarınızdan memnun musunuz? En çok trafiği hangi platform üzerinden alıyorsunuz?

Podcastlerin genellikle web sitesi dışındaki podcast platformlarından dinlenildiği biliniyor. Biz ise web sitemize büyük önem verdik ve web sitemizin duyurusunu önceledik. Bununla henüz podcast platformlarından dinleme alışkanlığı olmayan yeni bir kitleye ulaşmayı hedefliyorduk ve ilk iki haftanın istatistikleri de bunu doğruladı; yüzde 60 oranında web sitemizden dinlenildiğimizi gördük. Dinleme sayıları her ne kadar bize büyük bir umut ve motivasyon verse de sürekliliğini görmemiz gerektiğinin farkındayız.

Spreaker ve The Guardian’ın işbirliği yaptığı Acast gibi çok sayıda platform var. Anladığım kadarıyla siz Spreaker üzerinde çalışıyorsunuz. Spreaker’ı seçmenizin özel bir nedeni var mıydı?

Bu konuda en yaygın dağıtım ağı olan ve istatistik verilerini en ayrıntılı biçimde ileten platform olması nedeniyle Spreaker’ı tercih ettik. Kullanımının daha pratik olması da önemli bir etkendi elbette.

Podcastler kadar microcastler de bu aralar gündemde. Daha kısa içerikler yapmak gündeminizde var mı?

Dinleyicilerimizden gelen önemli bir talep de daha kısa podcastler olması yönünde. Aslında bu konuda kişiden kişiye değişen yaklaşımlar arasında yol almaya çalışıyoruz. Microcastler de bu anlamda gündemimize giren bir konu. Bunu denemek ve gördüğü ilgiye göre üretimi konusunda bir karar vermek planlarımız arasında.

Geçtiğimiz haftalarda BBC’yi ziyaret etme imkânı buldum. Bir podcast şovu için 3 hafta harcıyorlar. Sizde durum nasıl? Elbette onların maddi imkânları bambaşka bir boyut; fakat sizin tek bir podcast bölümü için harcadığınız zaman ve insan emeği ne durumda?

Dünyadaki büyük medya kuruluşlarının podcaste yaptıkları yatırımlar gerçekten devasa boyutlara ulaştı. Bizim bir şov için 3 hafta harcama lüksümüz yok elbette ama Türkiye’deki benzer örneklerin aksine daha emek yoğun çalıştığımız ve daha uzun süreler ayırdığımız da doğru. Bizde ortalama bir hafta sürdüğünü söyleyebiliriz.

[bctt tweet=”Kemal Göktaş: Haber-belgesel tarzı dosyalar başta olmak üzere podcastlerin uzun süreler tüketilebilir ürünler olması için uğraş veriyoruz.” username=”newslabturkey”]

Podcast endüstrisinin en önemli özelliklerinden biri de birçok podcastin “evergreen” niteliği taşıması. Örneğin, Darknet Diaries’i 3 yıl sonra dinleyen biri de ondan çok şey öğrenebilir. Sizin böyle bir “evergreen” olma kaygınız var mı?

Haber-belgesel tarzı dosyalar başta olmak üzere podcastlerin uzun süreler tüketilebilir ürünler olması için uğraş veriyoruz. Bir yandan güncelden kopmamak ama bir yandan da uzun yıllar boyunca bir tür sözlü belge olmasını sağlamak gibi bir yaklaşımla hazırlamaya çalışıyoruz. Haberi hikâyeyle buluşturuyoruz diye bir sloganımız var ve hikâyeler biliyorsunuz kalıcıdır.

Türkiye’de podcasti paraya dönüştürmek şimdilik doğrudan aldığınız reklamlara yahut bağış ve fonlara bağlı. Sizin planlarınızda örneğin Spotify ya da Spreaker Türkiye için gelir modellerini aktifleştirirse buna dâhil olmak var mı?

Sponsorluk ve reklam bulmak iki temel amacımız. Kısa Dalga’nın kendi ayakları üzerinde durmakla kalmayan, ileriye doğru kendisini genişleten ve ekibini büyüten bir perspektifle hareket etmesi gerektiğini biliyoruz. Gelir modellerinin Türkiye’de aktif edilmesi için podcast dinleyici sayısının artması gerekiyor, umut ediyorum ki buna da bir katkı veririz.

Podcastlerle ilgili en önemli mesele kitle ilişkileri. Dinleyicisiyle iletişim kuran podcastlerin başarılı olma ihtimali her zaman daha yüksek. Bir kitle ilişkileri editörünüz yahut bunun için özel bir stratejiniz var mı?

Aslında ekibimizin tamamı bu işi üstlenmiş durumda. Öncelikle sosyal medyada bilinirliği artırmak istiyoruz. Bu yeni yola koyulan herkes için bir zorunluluk. İlerleyen dönemlerde bunu daha spesifik alanlara taşıyarak kurumsal ilişkiler kurmanın da kitle iletişimimiz açısından elzem olduğunun farkındayız.

Podcast gayrimerkezi doğası gereği sansüre karşı kuvvetli bir mecra. Ama yine de otosansür her yerde. Kendinizi podcast alanında, geleneksel medyada veya popüler dijital medya alanlarında olduğundan daha özgür hissediyor musunuz?

Podcastin habercilik için sağladığı olanakların farkındayız. Gazeteciliğin evrensel ilkeleri ile bu yeni medya aracının birleştirilmesinin kalıcı ve etkili ürünlerin doğmasını sağladığını görmek bizi cesaretlendiriyor. Ben aynı zamanda dijitalde haber-yazı üretiyor ve bir televizyon programı yapıyorum. Bu anlamda geleneksel ve dijital medyadaki ortamla podcasti kıyaslama olanağım çok fazla. Podcastlerin diğer medya araçlarına göre daha özgür hissettiren bir yönü olduğu açık ve çok açık hukuksal gereklilikler dışında otosansür yapmadan bir yayıncılık yapma derdindeyiz.

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir