Ekim ayının başında alternatif medya mecralarına bir yenisi eklendi. Uzun seneler merkez medyada çalışmış 3 tecrübeli isim Mustafa Hoş, Suat Toktaş ve Zeynel Lüle’nin yayın yaptığı Babıali TV kuruldu. Yayınlarını YouTube üzerinden yapan kanal kendisini Türkiye’nin ilk YouTube haber kanalı olarak tanımlıyor ve gazeteciliğin unutulan ilkelerini hatırlatmak gibi bir niyeti olduğunu söylüyor. Mustafa Hoş ve Suat Toktaş ile Babıali TV’nin kuruluş amaçlarını, çalışma ilkelerini, ekonomik modellerini ve bundan sonra yola nasıl devam edeceklerini konuştuk.
Neden Babıali TV ismini seçtiniz?
MUSTAFA HOŞ: Biz Babıali dönemine selam çakmak istiyoruz. Babıali dönemindeki gazeteciliği yapmak istiyoruz. Bizim yapmak istediğimiz temel şeylerden birisi merkez medyadaki boşluğu doldurmak. Kutuplaşmış bir Türkiye’de bu boşluğun önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu boşluk habercilik açısından büyük zaaf yaratıyor. Babıali TV ismini bu açıdan seçtik. Çok seviyoruz bu ismi; hem geçmişi hem de geleceği simgeleyen bir isim oldu. Babıali TV ismi ile Türkiye’nin ilk YouTube haber kanalını açmak geçmiş ile gelecek arasında bir köprü kurmak oldu.
Ekibi nasıl kurdunuz? Nasıl bir araya geldiniz?
SUAT TOKTAŞ: Çok az insan ile büyük bir haber kanalı gibi çalışıyoruz, 7 kişiyiz. Tabii bu ne kadar sürdürülebilir, onu göreceğiz. Bu sayıyı artırmak gibi daha büyük hedeflerimiz var. Bu hedeflere de erkenden yaklaştığımızı düşünüyoruz. Daha dördüncü günde belli kriterleri aştık ve YouTube’dan tescilimizi aldık. Dördüncü günde kanalın iletişim adresine mail atıp kanalı satın almak istediklerini söyleyenler oldu. Fakat bu kanalı satmak için kurmadık, habercilik yapma gibi bir derdimiz var. Aslında kafamızdakinin yüzde ellisini yaptığımızı düşünüyoruz. Bu kadar imkân ile şimdilik bu kadarını yapabiliyoruz. Gerçekten gazeteciliği tekrardan hatırlatmak istiyoruz.
Başlangıç izlenme oranlarından memnun musunuz? Etkili bir çıkış yarattığınızı düşünüyor musunuz?
MUSTAFA HOŞ: Yayın yaptığımız mecra tamamen eğlence üzerine kurulu, habere alışık olmayan bir alan. Öyle bir gelir zemini de yok. Ama YouTube da zamanla bir haber kanalı platformu hâline gelebilir. Özellikle bizim gibi haberin çok az, habere ulaşmanın zor ve bedelinin ağır olduğu ülkelerde. Biz bunun burada ilk temsilcisi olduk. O açıdan ilk değerlendirmelerimizi rakamlara bağlı kalarak yapmıyoruz. Şu an gelinen noktada Türkiye’de en az güvenilen insanlar politikacılardan sonra gazeteciler iken amacımız güven yaratmak. Bütün bölümlerde ortak bir refleksimiz var. 3 ayrı kuşak ile günde 6 saat canlı yayın yapıyoruz. Sabah ben başlıyorum, sonra Zeynel Lüle devam ediyor, akşam Suat ile noktalıyoruz. Bu 3 bölümün de ortak bir kaygısı var: Fikri takip yapmak. Gazeteci fikri takip yapar, fikri takip olmayan bir haber olmaz. Bu açıdan da gazeteciliğin bütün işlevlerinin olduğu bir yer hâline gelmek istiyoruz. Bu kadar şeyi bu kadar zamana sığdırmak kolay değil. Ama Türkiye’de hiçbir şey kolay değil. Gazetecilik yapmak istiyorsan böyle yapacaksın. Hep söylediğim bir şey var. Bu ülkede başın belaya giriyorsa gazetecilik yapıyorsun; yoksa yapmıyorsun demektir.
SUAT TOKTAŞ: İşlediğimiz konular ve gelen konuklar ile prestij yarattığımızı düşünüyoruz. Kimi çağırıyoruz, neden çağırdığımıza dikkat ediyoruz. Bu konularda gelişi güzel seçim yapmıyoruz. Dolayısıyla çok da görülmeyen bir konuk profili oluşuyor. Öte yandan biz iktidar kanalına da açığız. Bir haber yapacağımız zaman karşı görüşlere dikkat ederek oraya da teklifler götürüyoruz. Katılanlar oluyor, katılmayanlar oluyor. Ama şu aşamada fena gitmiyor; prestijli bir yayın profili olduğunu düşünüyoruz.
[bctt tweet=”Mustafa Hoş: Muhalif medya tanımını kabul etmiyorum. Ben gazeteciyim ve gazetecilik yapmaya çalışıyorum.” username=”newslabturkey”]
Türkiye’de iktidar medyası ve muhalif medya diye bir ayrım oluştu. Kanalı kurarken hiç iktidar medyasının ulaştığı kanallara ulaşmakta zorluk yaşayabileceğinizi düşündünüz mü, bu kaygınız var mı?
SUAT TOKTAŞ: Hayır, biz merkez medyanın yok olduğuna ve aslında tanımının yeniden yapılması gerektiğine inanıyoruz. Elbette sadece kendimiz gibi düşünen insanlara yayın yapmanın çok da pratik bir faydası yok. Kaldı ki zaten Türkiye’de medya düzeni öyle çalışıyor. Dolasıyla biz yapalım, bizim gibi düşünenler dinlesin gibi bir anlayışla yola çıkmadık. O yüzden de konu ve konuk çeşitliği ile vurgu yapmak istediğim nokta burasıydı. Ötekinin sesini duymadıkça Türkiye’de ne medya düzelecek ne de demokrasinin sınırları genişleyecek. Biz her kesimin birbirini dinlemesi ilkesi üzerine bir kanal kurduk. Her görüşten insan çağrılıyor. Gelen oluyor, gelmeyen oluyor. İktidarın yarattığı bir medya düzeni var. Bu medya düzeni doğal olarak buradaki yayınları da belirliyor, yayıncılık çizgisini de baskılıyor. Herkese açık olabilirsiniz, ama herkesin tercih etmediği yer de olabilirsiniz. Bu sizden kaynaklanmıyor. Düzen bu… Biz bunu olabildiğince genişletmek istiyoruz. Bu konuda standartlarımız belli; adalet, hukuk ve meşruiyet ölçüsünde ötekinin de sesini duymak. Ancak bunu başarırsak nefes alınabileceğini düşünüyoruz. Yayınımızın açılışında da kısa bir konuşmamız var. Biz herkesin kendi yankı odalarından çıkıp, birbirini duymasını istiyoruz. Aksi hâlde herkes kendi medya mahallesine sesleniyor ve bu, kutuplaşmayı besliyor. Kutuplaşma siyasi iktidarın temel politikası hâline gelmişken yayıncılık da o hâle geldi. Ve hem siyaset hem de medya birbirini besleyerek kutuplaşmaya hizmet ediyor. Gazetecilik sadece yandaş medya olarak ifade edilen yerde bozulmuş bir şey değil. Biz burada konular seçerken dikkat ediyoruz. Mesela çarpıtılmış bir görüntü ile karşı karşıya geliyoruz. İktidarı sevmeyenin çok hoşuna gidebilir. Alıp kullanabiliriz ama, biz bunlara düşmemeye çalışıyoruz. Yani en azından şimdiye kadar düşmedik. Buna neden dikkat ediyoruz? Sözünü ettiğimiz o medya düzeni ve kutuplaşma çarkını değiştirmeye ve dönüştürmeye çalışıyoruz. Çok iddialı olduğunun farkındayız fakat en nihayetinde doğru bir yerde durursak başka yayın mecralarının da etkileneceğini iddia ediyorum. Biz meslek ilkelerini uygulayacağız. Görüş ve karşı görüş üzerine oturtmaya çalıştığımız bir yayın çizgisi ve ötekinin sesini diğer toplumsal kesimlere duyurmak temel dertlerimizdendir.
MUSTAFA HOŞ: Bizim hayatımızın büyük kısmı ana akım medyada geçti, geçmişte işi nasıl yapıyorsak şimdi de öyle yapıyoruz. Hatta geçmişimiz çok daha sert. Şimdi tam da mesleğin en demlenme döneminde bilgiyi birikimi aktaracak fırsat verilmiyor, yok sayılıyoruz. Marjinalleşen biz değiliz ama marjinalleştiriliyoruz. Sonuçta bir tip mecralar bir şekilde olacak. Ana akım gözüken herkes havuz medyasına katıldı. Onun dışında kalanlar da kendini muhalif olarak nitelendiriyor. Muhalif medya tanımını da kabul etmiyorum. Ben gazeteciyim ve gazetecilik yapmaya çalışıyorum. Babıali TV de bu kutuplaşmayı kırmak için var.
[bctt tweet=”Mustafa Hoş: CNN TÜRK bir daha asla Suat’ın yönettiği CNN TÜRK olmayacak. NTV benim yönettiğim dönemdeki NTV olmayacak.” username=”newslabturkey”]
Bahsettiğiniz kutuplaşma sizi alternatif medya araçlarını kullanmaya yöneltti. Peki ülkenin bu iklimi normale dönerse gazetecilik de eskiye dönecek mi? Yoksa gazetecilik form mu değiştirdi?
MUSTAFA HOŞ: Dijitallik hayatımızı değiştirdi, bundan kaçamazsınız. Aslında gazeteciliğin dijital ya da analog olmakla alakası yok. Gazetecilik çığırtkanlık döneminde başladı, insanlar çığırtkanlıkla haber verirdi. Gazeteci işini yapabilirse mecranın önemi kalmıyor. Mecra daha farklı kesimlere, daha çok kişiye ulaşmak açısından önemlidir. Gazeteciliğin güçlü olacağı yer, güçleneceği tek yer merkez medya. Bunun dışında gazetecilik faaliyeti olmaz. Sadece tek taraflı bir manipülasyonun ya da propagandanın içinde yer alırsın. Ama CNN TÜRK bir daha asla Suat’ın yönettiği CNN TÜRK olmayacak. NTV benim yönettiğim dönemdeki NTV olmayacak. Olmaya kalkışırlarsa ben kendi adıma bunu deşifre ederim. Beni tekrar orada çalıştıramazlar. O kadar kolay değil, çünkü bedeller ağır ödendi. Sadece taraf olmadılar, suç ortağı oldular.
SUAT TOKTAŞ: Burada şöyle bir durum var. Gazetecilik eski haline döner mi, ya da form mu değiştirir? Medyaya karşı son derece baskıcı ve başkasının sesini duymaya tahammül edemeyen bir iktidar var. Bu medya düzeni hale geldi. Konuklardan “10 senedir yasaklıyım, bir yere çıkamıyorum” sözlerini çok duyduk. Bunun düzelmesi çok zaman alacak. Medyaya güven kayboldu. Bütün haber merkezi yöneticileri konjonktüre göre konu işlemeye ve konuk çağırmaya alışmış. Bir kere zihinlerin temizlenmesi epey zaman alacak. Çünkü belli kriterler ile yayın yapılıyor. Hava koklanıyor. Şunu çağırabilir miyim, çağıramaz mıyım? 1 yıl önce sürekli ekranlara gördüğünüzü şimdi ekranlarda göremiyorsunuz. Neden? Listeler geliyor. O listelere göre konuklar çağrılıyor. Haber merkezlerinin başındaki insanlar ve editör kadrosu bunu kolay kolay atlatabilecek mi? İktidar değiştiğinde bunların da değişmesi çok zor. Yarın iktidar değiştiğinde farklı görüşlerde oluşacak bir koalisyon hükümetinde bu belki olabilir. Ama yine tek parti iktidarı gelirse hangi parti olursa olsun bu o kadar kolay olmayacak.
[bctt tweet=”Suat Toktaş: Konuklardan ‘10 senedir yasaklıyım, bir yere çıkamıyorum’ sözlerini çok duyduk. Bunun düzelmesi çok zaman alacak.” username=”newslabturkey”]
Merkez medyanın iktidar medyası haline dönüştüğü bir süreci konuşuyoruz. Geldiğimiz aşamada gerçek habere ulaşmak isteyenlerin artık iktidar medyası yerine alternatif mecralara yöneldiği söyleniyor. Buna inanıyor musunuz?
MUSTAFA HOŞ: Türkiye tarihinin en önemli operasyonlarından birini anlatmak istediğinde bunu para ödeyerek Washington Post’a yapıyorsun. O kadar iktidar medyasının itibarı ve inanılırlığı yok.
SUAT TOKTAŞ: Buraya gelen süreci görenler vardı. İşten atıldılar, yurt dışına kaçtılar vs. Bunları biz yaşadık. Hem iktidarın hem muhalefetin hem de gazetecilerin bu süreci düşünüp muhasebesini yapması gerekiyor.
İş modeli reklam gelirlerine, yatırımlara, kitlesel fonlamalara dayanan haber odaları var. Siz iş modelinizi neye dayandırıyorsunuz?
MUSTAFA HOŞ: İsteğimiz YouTube’da abone sayımızı 5 milyonlara çıkararak gazetecilerin söz ve pay sahibi olduğu bağımsız bir model kurmak. Bunun dışında Patreon gibi kitle fonlama araçlarına ihtiyacımız olabilir. Mesleki ilkelerimizi ve yapacaklarımızı zedelemeyecek fonları da araştırıyoruz. Ekonomik bağımsızlık yükünü tek başımıza taşıyamayız, bizle beraber sahiplenecek her dayanışmacıya açığız.
SUAT TOKTAŞ: Başımızın okşanması, yayınlarımızın takdir edilmesi önemlidir. Ama ne kadar sürdürülebilir ayrı bir durum. Ama Mustafa’nın dediği gibi ekonomik sürdürülebilirlik için bir yol bulacağız.