Yanlış bir şey yayınlamak her gazetecinin haklı olarak en korkulu rüyasıdır. Hatalar medyaya güveni sarsar, bireyler ve gruplar üzerinde ciddi sonuçlar yaratır, gazetecilerin kesin ve gerçek bilgi sağlamak olan asıl işini zedeler. Yine de hata yapmak, bilhassa da hızlı tempolu haber merkezlerinde insanidir ve uygun düzeltmeleri yapmak zararı azaltabilir.
Hatalar çeşitli biçimlerde olabilir, yazım hataları, yanıltıcı kelime seçimi, karalayıcı açıklamalar, ihmaller ve yanlış bilgiler gibi. 2012 yılında bir araştırma Amerika Birleşik Devletleri’nde son 70 yılda yayınlanan gazetelerin %40-%60’ında irili ufaklı hatalar olduğunu haberleştirdi.
Net evrensel standartlar olmamasına rağmen artık çoğu ana akım medya kuruluşunun düzeltme ve şikâyet politikaları mevcut. Özellikle çevrim içi alanda düzeltmelerin arttığını, bunların yorumlar kısmında, sosyal medyada ya da belirtilen e-posta adresi veya internet sitesi kısmında yayınlandığını görüyoruz.
Geçtiğimiz birkaç ayın en tartışmalı vakalarından biri, Poynter’ın “tüm düzeltmelerin anası” dediği, temmuz ayında yayınlanan, 579 kelimede 15 hata içeren bir Washington Post makalesiydi. Bir diğer örnekse The New York Times’ın okurlarından, gazetecilerden ve siyasetçilerden gelen tepkilerin ardından manşetini değiştirmesi oldu.
Hedef tüm hataları önlemek, ama bu imkânsız. Bu nedenle gazetecilerin ve editörlerin doğru düzeltmeler yaparak hesap verilebilirliği ve şeffaflığı teşvik etmeyi eleştirel olarak düşünmeleri gerekiyor.
Aşağıdaki gazeteciler hataları ele alıp düzeltmeler yaparken uyguladıkları strateji ve deneyimlerini paylaştılar.
Bir sistem oluştur
Washington Post’un sağlık ve bilim editörü Laura Helmuth gazetenin düzeltme politikasını şöyle açıklıyor: “Okurların hataları bildirebilecekleri bir yöntemimiz var; bunun gerçekten hata olup olmadığını bulmaktan sorumlu olan haberin editörüne sistem bu bildirimi gönderiyor.”
Eğer bir hata varsa muhabir bir düzeltme talebi oluşturuyor ve bu birden fazla seviyede onaydan geçtikten sonra yayınlanıyor. “Düzeltmeleri internet sitesindeki haberde vurguluyoruz, basılı gazetedeyse düzeltme kutumuz oluyor,” diyor Helmuth.
Helmuth son birkaç yılda çok büyük hatalarla uğraşmak zorunda kalmamış ama “isimde harf hatasından, yanlış bir hayvan isminden, bir fotoğrafçının ya da fotoğraf editörünün yönsel hatalarından” da kaçınamamış.
Araştır ve tartış
Journo Resources’ın kurucusu ve editörü Jem Collins, haberlerin yayınlandıktan sonra editlenmesi işine hem yazar hem de editör olarak dahil olmuş. Collins’in ilk tüyosu panik yapmamak çünkü, bilhassa internette, bir şeyi doğru bir şekilde düzeltmek için çok sayıda imkân var.
Önceki haber merkezinde ekibiyle birlikte bir şikâyet politikası oluşturmak için epey mesai harcayan Collins, şikayetleri iki farkı senaryoda ele alıyor. Biri, çok fazla tartışma gerektirmeksizin değiştirilebilecek küçük hatalar.
Diğer senaryo ise asıl haberi sorgulatan şikâyetler. “O durumda yazar, editör ve iyi bir fikir verebilecek her kim varsa birlikte ekip olarak oturup tartışıyoruz,” diyor Collins.
Bu senaryoda ekip hikâyenin üzerinden adım adım geçiyor, kanıtlara, kullanılan kaynaklara, röportaj dökümlerine ve diğer unsurlara bakıyor. Bu nedenle muhabir kayıtlarını, verilerin kaynaklarını, ses dosyalarını, notları ve hikâye için kullandığı her şeyi tutmak zorunda.
“En son böyle bir şey ‘long-read’ dediğimiz uzun haberlerimizden birinin başına geldi. Sonuç olarak haberimizin hatalı olduğuna karar verdik ve tüm sebeplerimizi (şikâyeti yapan kişiye) açıkladık,” diyor Collins.
Eğer düzeltme gerekliyse bunlara işaret edildiğini, hatta düzeltmelerin bağımsız bir haber olarak da yayınlanabildiğini belirtiyor Collins. Her durumda editoryal sürece katılmış herkes haberdar ediliyor ki, hata sosyal medyada da paylaşılmasın.
Eğer serbest çalışan bir gazetecinin haberine bir okurdan düzeltme geldiyse Collins bunu muhabirin editöre kısa ve tatlı bir dille bildirmesini öneriyor: “Panikle acele bir mail atmayın. Olanları hazmetmek için kendinize zaman tanıyın; birden fazla düzeltme atmak yerine tek bir mailde ‘Özür dilerim, ufak bir hata yaptım’ demek çok daha iyidir.”
Özür dilemek ve misenformasyonun peşine düşmek
Geçtiğimiz şubat ayında Fort Worth Star-Telegram köşe yazarı Bud Kennedy, Cumhuriyetçi Texas vali yardımcısını başka bir gazetede yayınlanmış yanlış bir bilgiye dayanarak eleştirmişti. Hata ortaya çıktığında orijinal paylaşım kaldırıldı, Kennedy köşesinde bir özür yayınladı ve okurlardan bunun paylaşılmasına yardım etmelerini istedi.
“Bu 30 yıllık bir köşe yazarı olarak her an yapabileceğim bir şeydi. Bir şeyi yanlış yaparsanız bunu okurlara açıklar ve özür dilersiniz,” diyor Kennedy ve bunu içgüdüsel bir karar olarak tanımlıyor. Bunu köşe yazarı olarak okurla arasındaki ilişkinin doğal bir parçası olarak görüyor.
“Okurun güvenini sarsmamalıyım, yanlışsam bunu söylemeliyim,” diye ekliyor.
Kennedy, yeni köşe yazısı yayınlandıktan sonra Star-Telegram’ın okur ekibinin, yazının bir kopyasını orijinal makaleyi paylaşan ve retweet eden herkese doğrudan göndermeyi önerdiğini söylüyor. Bu cesur bir hareketti ama dijital çağda büyük bir potansiyeli vardı.
Nieman Lab’dan Dan Gillmor bu kararı “Gazetecilik şeffaflığında büyük potansiyele sahip olduğuna inandığımız bir deneyim için bir katalizör: düzeltmeleri orijinal hatanın izlediği sosyal medya yoluyla aynı dolaşıma sokmak,” olarak tanımlıyor.
Düzeltme: Yazının ilk versiyonunda Colin Porlezza ve Stephan Russ-Mohl’un “Getting the Facts Straight in a Digital Era: Journalistic Accuracy and Trustworthiness” (“Dijital Çağda Gerçekleri Doğru Anlatmak: Gazetecilikte Doğruluk ve Güvenilirlik”) makalesine yanlış atıfta bulunulmuştu.
Cristiana Bedei toplumsal cinsiyet, cinsellik, kadın hakları, beden imajı, mental sağlık ve daha birçok konu üzerine yazan bir serbest yazar.
Daha önce ijnet‘te yayınlanan bu içeriği Elif Akgül çevirdi.