NewsLabTurkey Ne Okuyor’dan herkese merhaba!
Bu hafta “Ne Okuduk” bölümünde dijital medyanın ağırlığı var. Sahte videoların inandırıcılığı, Google’ın haber algoritmasındaki değişim ve Spotify’ın podcast alanındaki son hamleleri bu konuda öne çıkanlar. Ayrıca gazetecilikte dil sınırı üzerine tartışma da haftanın önemli yazılarından birisi.
“Haftanın Odağı” ise troller ve onların taktikleri. Hepimizin sıkça kullandığı ve tanık olduğu trollük konusunda kapsamlı bir derlemeyi ve sık kullandıkları taktikleri bu bölümde bulabilirsiniz.
Sizleri bültenle baş başa bırakmadan önce kısa bir duyurumuz var. Önümüzdeki hafta boyunca NewsLabTurkey olarak tüm odağımızı iklim krizine ve iklim gazeteciliğine ayıracağız. Covering Climate Now projesinin katılımcılarından birisi olarak bu konuda hafta boyunca özel içerikler yayınlayacağız ve kapanışı da önümüzdeki pazar yayınlanacak bültenimizle yapacağız. Projeye ve bizim katılımımıza dair daha fazla bilgiye bu yazıdan ulaşabilirsiniz.
Şimdilik benden bu kadar. Görüş ve önerilerinizi her zaman bekliyoruz.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet A. Sabancı
Bu hafta ne okuduk?
GOOGLE ÖNCELİĞİ ORİJİNAL HABERLERE VERİYOR: Çevrim içi haber siteleri ile birlikte gelen en kötü alışkanlıklardan birisi de, başkalarının haberlerini bazen özetleyerek bazen de kopyalayarak yayınlamak ve bu sayede Google gibi arama motorlarında öne çıkmaya çalışmak. Bunun özellikle gazeteciler için çok büyük negatif etkileri oluyor, çünkü önceden belirli bir görünürlük elde etmiş haber siteleri bu kopyalamalarla asıl haberin önüne çıkıp onu görünmez kılabiliyor.
Google bu durumun farkında ve bununla ilgili algoritmasında bir değişikliğe gitme kararı almış. Bu değişiklik ile birlikte, algoritma ve puanlama sistemi orijinal haberlere öncelik verecek ve bunların o haberi özetleyen, kopyalayan versiyonlarını arka plana atacak. Bu sayede hem internette haber arayanların kaynağa ulaşması kolaylaşacak hem de haber için emek harcayan gazetecilerin işleri, onu kopyalayanların gölgesinde kalmayacak.
İlginç bir tesadüf olarak, bu hafta içerisinde Facebook News tabıyla ilgili sızan rehber de editörlerine benzer bir görev veriyor. Haberler tabı için çalışacak editörlere gündemdeki haberleri inceleyip kaynağı öne çıkarmaları tavsiye edilmiş.
ETKİ EDİTÖRÜNE İHTİYACINIZ VAR MI?: Eğer yaptığınız haberler sonrasında bir ödül almadıysanız ya da yaptığınız araştırma bir şeylerin doğrudan değişmesine sebep olmadıysa, çoğu zaman bir etki yaratıp yaratmadığınızı anlamak zor. Özellikle son zamanlarda “etki yaratan gazetecilik” tanımının yaygınlaşması ile birlikte bu etkinin nasıl ölçülebileceği ve hatta nasıl tanımlanabileceği tartışılmaya başlandı. Sonuçta tıklanma sayısı gibi bir yerden kontrol edilebilecek bir şey değil.
Bu konuda Bureau of Investigative Journalism yaratıcı bir çözüm geliştirmiş: Etki editörlüğü. Bureau için bu görevi üstlenen Miriam Wells’in görevi yaptıkları işlerin olabildiğince çok kişiye, özellikle de haberi okuması gereken kişilere ulaşmasını sağlamak. Bu görevin kapsamında diğer yayınlarla ortaklık sağlamak ve okurlarla sürekli iletişim hâlinde olmak gibi farklı birçok şey var. Kimileri bunu gazeteciliğin aktivistleşmesi gibi görse de —ki kimi örneklere göre bu aktivistlikten fazlasıyla uzak— gazetecilerin haberlerinin etki yaratabilmesi için böyle yollara başvurması bence meslek açısından faydalı olabilecek bir gelişme.
GAZETECİLİĞİN DİL SINIRLARINI YIKMAK: Haber yazma dili dediğimiz zaman genellikle herkesin aklında benzer kalıplar canlanır. İster üniversite eğitimiyle ister meslekte öğrenmiş olun, haber yazmanın dili genellikle aynıdır. Fakat bunun kısıtlayıcı olduğunu düşünenler de var.
Bu fikri savunanlardan birisi de Alissa Quart. Quart, yazısında gazeteciliğin değişen günümüz koşulları ile birlikte kendisini farklı anlatım tarzlarına açması gerektiğini savunuyor. Gazeteciliğin bir dil sınırına takıldığını ve bunun aktardığı olayların etkisini okura geçirme konusunda büyük bir engel olmaya başladığını dile getiren Quart, yazısında şiir gibi tamamen farklı bir yazım tarzı ile de bunu örneklendiriyor.
Haberlere karşı insanların giderek duyarsızlaşmaya başladığı ve kutuplaşmanın sertleştiği bir dönemde, bu tarz farklı yaklaşımlara bir şans vermekte fayda olabilir.
SAHTE GÖRSELLERDE KALİTE ÖNEMLİ Mİ?: Deepfakes gibi algoritmik sistemler ile sahte videolar ve fotoğraflar üretiminin kolaylaşması, özellikle gazetecilerin işini zorlaştırdı. Bunların gerçekten ayırt edilmesinin zorlaşması bir yana, gazetecilerin aynı zamanda okurlarını bu konuda daha dikkatli olmak konusunda da eğitmesi ve onlara yardımcı olması gerekiyor.
Her ne kadar bunların giderek daha inandırıcı olması tehlikenin büyüdüğü hissini yaratıyor olsa da, aslında inandırıcılık çok da önemli bir faktör değil. Christye Sisson ekibiyle birlikte sahte fotoğraf ve videoları tespit edecek bir sistem üzerinde çalışıyor. Fakat bu çalışma sürecinde doğrudan çalışma alanlarına girmeyen bir şeyi daha fark ediyorlar: İnsanlar için görüntü kalitesinin ya da inandırıcılığın çok önemi yok. Sisson, burada asıl faktörün görselin politik inançlarını destekleyip desteklemediği olduğunu söylüyor ve eğer destekliyorsa, ne kadar kötü bir montaj olsa da insanlar buna inanmayı tercih ediyor.
Bu noktada asıl önemli olanın bu manipülasyonları tespit edecek sistemlerden çok insanlara eleştirel bakışı kazandırmak olduğunu bir kez daha görüyoruz. Bunun için gazetecilerin okurlarına yol gösterici olması lazım. Yapılan haberlerin üretim sürecini okurla paylaşmak gibi yollarla okurun bu eleştirel bakış açısını kazanmasına yardımcı olmak mümkün.
SPOTIFY HABER VE SPOR PODCASTLERİNE ODAKLANACAK: Spotify’ın giderek podcast alanında güçlenmesi ve bu konuda ciddi yatırımlar yapması sektörde ciddi bir dalgalanmaya sebep oldu. Bu yüzden Spotify’ın podcast konusundaki en ufak işe almaları bile ileriye dönük işaretler olarak okunmaya başlanıyor.
Geçtiğimiz hafta içerisinde gerçekleşen işe almalar da Spotify’ın podcast konusunda önümüzdeki süreçte neler planladığının bir işareti olarak görüldü. Daha önce Facebook’un spor partnerliklerini yönetmiş olan Amy Hudson’ı ve CBS’in haber şefi David Rhodes’u ekibe katmış olması, Spotify’ın spor ve haber podcastlerine odaklanıp bunları öne çıkartacağının düşünülmesine neden oldu. Elbette bu işe almaların nasıl bir planla gerçekleştiğini bilmiyoruz.
Fakat söz konusu podcastin geleceği olduğunda, asıl bakmamız gereken nokta Spotify’ın nasıl böyle büyük bir aktör hâline geldiği ve bunun nasıl etkileri olabileceği olmalı.
Haftanın odağı: Troller ve taktikleri
Her ne kadar tanımlaması zor bir kavram olsa da, artık hepimiz trollere ve onların sosyal medya üzerinden çevirdikleri numaralara aşinayız. Toplu hareket ederek baskı yaratma çabaları, birçok farklı manipülasyon yöntemine başvurmaları ve kişileri yarattıkları sahte tartışmaların içerisine çekerek onların sınırlarını zorlamaya çalışmaları hepimizin tanık olduğu ya da maruz kaldığı şeyler. Özellikle de kadınsanız.
Bu konuda özellikle gazeteciler ve medya daha savunmasız durumda. Eğer internet kültürlerine yabancı ya da trollerin evrimine tanık olmamış bir gazeteci iseniz durum daha da zor, çünkü bu aşinalık en azından onları tanımayı kolaylaştırabiliyor. Fakat her ne kadar trolleri tanısanız da bazen onların baskı taktikleri karşısında kendinizi nasıl savunacağınızı ya da bu manipülasyona düşmeyeceğinizi bulmanız zorlaşıyor. Örneğin “swatting” denilen ve sahte ihbarlarla silahlı polislerin evinizi basmasına neden olan türden troll saldırılarına karşı yapılabilecek çok az şey var.
Bu konuda yapılabilecek en önemli şeylerden birisi kişisel ve kurumsal bir eğitim sürecinden geçmek. Çünkü çoğu zaman kişiler trollerin farkında olsa da, kurumlar bu manipülasyonlara kanabiliyor ve onların isteklerini yerine getirebiliyor. Bu şekilde işten çıkartılan insanlar bile oldu. Özellikle haber kurumlarının troller ile gerçek okur eleştirileri arasındaki farkı ayırt etme ve trollerin isteklerine boyun eğmeme konusunda çaba göstermesi gerekiyor.
Ayrıca troller son dakika haberlerini ve büyük olayları kullanarak gazetecileri manipüle edebiliyor ve onların kendi istedikleri bilgileri ve görüşleri yaymasına sebep olabiliyor. Bu noktada gazetecilerin bilinçli bir şekilde hareket etmeleri ve kullandıkları taktikleri iyi tanıması gerekiyor.
Trollerle mücadele için internette mahremiyetinize dikkat etmeniz lazım. Çünkü troller bir kişiyi hedef aldığında ona dair internette bulabildikleri her şeyi bir malzemeye çevirebiliyor. “Doxxing” denilen bu yöntemle size veya ailenize dair özel bilgilere ulaşıp bunları diğerleri ile paylaşmak ve bu bilgileri kullanarak size rahat vermemek gibi şeyler yapmaları mümkün. Bununla birlikte dijital güvenlik konusunda da kendinizi geliştirmek ve bir şekilde hesaplarınıza sızmalarının önüne geçmek bu noktada faydalı olacaktır.
Bir diğer önemli mücadele yöntemi de onların beslenmesine izin vermemek. Hem bir birey hem de gazeteci olarak. Çoğu zaman trollerin amacı sizden bir karşılık almak ve sizin sınırlarınızı zorladığını görmektir. Görmezden gelmek belki bir seçenek olabilir ama bu kolay bir iş değil, özellikle de sosyal medyanın gazeteciler için vazgeçilmez bir araç hâline geldiğini düşünecek olursak. Eğer işler gerçekten kontrolden çıkıyorsa belki güvendiğiniz bir arkadaşınıza sosyal medya hesaplarınızı bir süre devretmek ve hiç girmemek sizin psikolojiniz için de güzel bir çözüm olabilir.
Troller her anlamda yıpratıcı ve bezdirici insanlar. Kullandıkları birçok farklı yöntem ile sizi, kurumunuzu ve yaptığınız işi manipüle etmeyi amaçlıyorlar. Kurtulmanın yolu ise varlıklarını görmezden gelmek ve aslında sizin ve genel olarak gazeteciliğin üzerinde böyle bir güçleri olmadığını göstermek. Belki tamamen kurtulmak mümkün olmayacak ama etkisiz elemanlara dönüşmelerini sağlamak mümkün.