Avrupa Parlamentosu Telif Yönetmeliği interneti ve medyayı nasıl etkileyecek?

Getting your Trinity Audio player ready...

“İnternetin Kara Günü” diye tabir edilen ve “Dijital Tek Pazarda Telif Hakları Yönetmeliği” olarak adlandırılan telif haklarını düzenleyen yönetmeliğin Avrupa Parlementosunda oylanarak kabul edildiği 26 Mart’ı geride bıraktık.

Uzun yıllardır Web 2.0 teknolojileri, sosyal medya platformları, kolayca içerik paylaşmamızı sağlayan ve onları pratik bir şekilde düzenlememize izin veren bir sürü yazılım gündelik hayatımızda bulunuyor. Bu yazılımlarla metinler, haberler, sesler, videolar, GIF’ler ve tüm bunların beraberinde olduğu çeşitli multimedya içerikleri paylaşıyoruz ya da okuyor, izliyoruz. Tüm bu içerikleri kopyalama, düzenleme ve paylaşma süreçlerinde yer yer telifli içerikleri de kullandığımız oluyor fakat internet kültürünün habitatında kimi zaman bunlar hoş görülürken kimi zaman da hapse bile girmenize sebep olacak caydırıcılıkta cezalarla karşılaşılabiliyor.

Dijital okuryazarlık konusunda zayıf olan kişi ve kurumlar maalesef içerik üreticilerinin, habercilerin, sanatçıların eserlerine yönelik habercilik etiğini gözardı eden bir tutum sergileyebiliyor. Bu duruma ilişkin tartışmalar sürerken Avrupa’da telif düzenlemeleri için ciddi bir adım atılacağı son yıllarda kendini göstermekteydi. “Dijital Tek Pazarda Telif Hakları Yönetmeliği” Avrupa Parlamentosunda 274’e karşı 348 oyla geçti. Yasa üzerindeki düzeltme önerilerinin oylanması talebi ise 5 oy farkla 312’ye 317 reddedildi.

Yönetmelikteki 11. ve 13. maddeler haber, bilgi, kültür ve sanat ürünlerinin paylaşımında radikal değişiklikler getirecek.

Nedir bu 11. ve 13. maddeler?

Yönetmeliğin en çok tartışma yaratan iki maddesi özellikle internet hakları ve ifade özgürlüğü savunucularını ayağa kaldırmıştı.

Madde 11, haber kaynaklarına link veren çeşitli haber servislerinin, haberin alındığı kaynak kişi veya kuruluşla bir telif anlaşması yapmamışlarsa, tek kelimelik ya da çok kısa alıntılar dışındaki yapacağı tüm alıntıları yasaklıyor. Bu maddeyi kısaca özetlersek bir çeşit “bağlantı vergisi” vermeden paylaşım yapılmasını yasaklıyor. “Çok kısa” ifadesinin de bir çerçevesi yok. Özellikle Google News gibi haber indeksleyen hizmetlerin bu durumda nasıl yayın yapacağı muğlaktı. Bu yazı yazılırken Google News’e baktığımda tüm haber önizlemelerinin ve spotlarının kaybolduğunu fark ettim. Sadece yazının başlığına bakarak ilgimi çekerse yazıya gitmek zorunda kalacağım. Benzer bir yasa nedeniyle 2014’te Google News, İspanya’ya hizmet vermeyi durdurmuştu.

Görüldüğü üzere ekran görüntüsünde sadece haber başlıkları var ve sadece görseller önizlenebiliyor.

Madde 13, tweet’ler, Facebook iletileri, Instagram hikâyeleri gibi kullanıcı içerikleriyle beslenen platformları, kullanıcıların telif hakkı ihlallerinden sorumlu tutuyor. Ayrıca platformlara yeterli ve etkin bir şekilde telif ihlallerini engelleme zorunluluğu getiriyor bu madde. O malum “çok kısa” tabiri, yasaklanacak alıntı ya da paylaşımların o platformlar tarafından her saniye denetlenip, telif haklarına uygun olup olmadığının tespit edilmesini istiyor. Saniyede binlerce tweet’in atıldığı, on binlerce YouTube videosunun yüklendiği bir dünyada bunun tespiti imkânsız gibi görünüyor. İşte tam da bu noktada bu madde ve savunucuları açıkça “internetteki içerikleri filtreleyin” demekte.

Kaynak: Pierre Beyssac | Görselleştiren: İsmail Gökhan Bayram – Evrensel Gazetesi

Filtreler işe yaramakta mı?

Platformlar bu yasaya göre konumlandıklarında içeriklerin telif haklarına uygun olup olmadığını tespit edip gereğini yapmak için mecburen çeşitli filtre yazılımları kullanacak. Aslında bunun tartışmalı örnekleri mevcut. Bunlardan en popüler olanları YouTube’un Content ID ve Facebook’un çıplaklık filtreleri.

Örneğin, YouTube’un meşhur Content ID’si, 2018 başlarında Avusturalyalı bir müzisyen hazırladığı 10 saatlik rastgele parazit sesinde beş ayrı telif hakkı ihlali yakaladı. Başka bir olayda ise Almanyalı bir müzisyen kamu malı haline gelmiş Beethoven, Schubert, Bartok ve Wagner kayıtları için Content ID’den telif ihtarı almıştı.

Filtrelerin çözüm olmadığı ve sansüre yol açtığı yönünde binlerce örnek sürekli ortaya çıkmakta ve kamuoyunda buna yönelik tartışmalar sürmekte.

Protestolar, dilekçeler, akademisyen itirazları, BM görüşü

Almanya’da yapılan Madde 13 karşıtı mitinginden bir kare, “Yükleme filtresine karşı gösteri: Biz bot değiliz”. Kaynak: netzpolitik.org

Yönetmeliğin henüz görüşüldüğü dönemde neredeyse Avrupa’nın tüm kesiminden yasaya yönelik ciddi tepkiler geldi. Change.org üzerinden yapılan “Sansür makinesini durdur! İnterneti kurtar!” kampanyasını imzalayanların sayısı yasa oylanırken beş milyonu geçmişti. Sosyal medya platformlarında #saveyourmeme ve #saveyourinternet etiketleri milyonlara ulaşmıştı.

 

Birleşmiş Milletler Düşünce ve İfade Özgürlüğü özel raportörü David Kaye de söz konusu madde ile ilgili yaptığı bir açıklamada, maddenin orantısız tepki olduğunu ve sansüre yol açabileceğini belirtmişti.

İçerik üreticileri, akademisyenler ve teknolojistler parlamento üyelerine açık bir mektup yayınlayarak yönetmeliğe karşı oy kullanmalarını istemişlerdi.

İçlerinde “internetin babası” olarak anılan Vint Cerf, WWW‘nun mucidi Tim Berners-Lee, bu yazı yazılırken 700 gündür hâla ülkemizde erişime engellenen dünyanın en büyük çevrim içi kütüphanesi Wikipedia‘nın kurucu ortağı Jimmy Wales ve Internet Archive‘in kurucusu Brewster Kahle gibi 70’i aşkın internet ve teknoloji alanındaki dikkat çekici isim yönetmeliğe karşı olduklarını açıklayan Avrupa Parlamentosu başkanına hitaben bir mektup imzalamışlardı.

Yönetmeliğin onandığı gün, Wikipedia’nın Almanca, Danca, Çekçe ve Slovakça sayfaları, 26 Mart Salı günü son görüşmesi yapılacak Avrupa Birliğinin (AB) yeni telif yasası nedeniyle bugün 24 saatlik karartma eylemi yapmıştı.

Gazetecilik örgütleri ve yayıncı birlikleri ne diyor?

145’i aşkın insan hakları örgütü, interneti internet yapan kişilerin itirazları ve milyonlarca internet kullanıcısının sokakta ve çevrim içi platformlarda protestosuna rağmen gazetecilik örgütlerinin bir kısmının yasayı onayladıklarını bir kısmının da bir çeşit “yetmez ama evet” yaklaşımıyla konuyu ele aldıklarını söyleyebiliriz. Anadolu Ajansı’nın da üyesi olduğu European Alliance of News Agencies (Avrupa Haber Ajansları İttifakı) açıkça yönetmeliği desteklediğini şu müjdeli sözlerle duyurdu:

“Yeni Telif Hakları Yönetmeliğinin, profesyonel gazetecilerimiz tarafından iş ortaklarımıza, müşterilerimize ve okurlarımıza kaliteli haber hizmetleri geliştirme fırsatı sunduğundan, Avrupa medyası için ve dolayısıyla Avrupa haber ajansları için işin ayrılmaz bir parçası olarak atılmış büyük bir adım olduğu kanısındayız.”

Anadolu Ajansı da konuyla ilgili kısa bir haber geçti. Sputnik Türkiye, NTV gibi kurumlar AA’nın haberini aynen kopyalayıp yapıştırdı ve sitelerinde yer verdi. DHA ve CNN TURK ise yukarıda interneti internet yapan mühendisleri, akademisyenleri ve internet kullanıcılarını garip bir biçimde “bedava internet savunucuları” olarak gösterdi ve yasaya ilişkin çekinceleri belirtti.

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) genel sekreteri Anthony Bellanger ilk olarak Kasım 2018’de Yönetmelik hakkında “Gazeteciler ve yazarların yıllarca teknoloji devleri tarafından ihlal edilen haklarının savunulması yönünde atılmış büyük bir adım,” demişti. Şubat 2019’da ise IFJ yeni açıklamasında “Bu anlaşma, bazı sektörlerdeki yazarlar için iyi bir haber, ama gazeteci-yazarlarının haklarıyla alay ediyor,” demişti. 26 Mart’ta ise Anthony Bellanger yaptığı son açıklamasında yönetmeliğin çıkması için gazetecilerin lehine savaştıklarını söyledi ve “Şimdi Direktif kabul edildi, IFJ hiçbir gazetecinin geride kalmamasını sağlamak için savaşmaya devam etmeyi taahhüt ediyor,” dedi.

Neler olacak?

Tüm süreci izleyen ve anlamaya çalışan bir gazeteci olarak, yönetmeliğin yapılmasını amaçladığı her şeyin tam tersini yapma olasılığının çok yüksek olması görüldüğü üzere herkesi tedirgin ediyor. İnternette gittikçe artan bilgi serbestisinin, ifade, bilgi edinme ve haberleşme özgürlükleriyle iç içe girdiğini görmezden gelemeyiz. Ağ toplumundaki insanın bilgi edinme sürecinde herkesi memnun eden düzenlemelerin tartışıldığı bu dönemde, fikir ve sanat eserlerine ulaşabilmesi durumuna yönelik yeni iş modellerinin uygulanmaya çalışıldığı son yıllarda, neredeyse interneti yok edecek önlemlerin gazetecilik hakları adına alınıyor olması, mesleğin temel etik ve varoluş biçimine ters gibi duruyor.

Evinizde otururken okuduğunuz bir kitapta hoşunuza giden bir sayfadaki cümlelerin resmini çekip sosyal medyada paylaşamamak istediğinizde bir filtreye takılmanız çok olası olacak artık. Okuduğunuz ya da izlediğiniz bir içeriğin altına bir filmden veya diziden sahne kullanarak “meme” ile yorum yapamayacağız örneğin. Her ne kadar Anadolu Ajansı’nın yukarıdaki haberinde reddedilse de yükleme filtreleri (Madde 13) yüzünden durum bu boyutlara varabilecek.

Ayrıca arama motorlarında ya da haber hizmeti sağlayan uygulamalarda haber arayışımıza da veda edebiliriz bağlantı vergileri (Madde 11) yüzünden. Böyle bir tabloda sadece dev medya şirketleri ve servis sağlayıcıları ayakta kalabilir. Bölgesel, küçük ölçekli, alternatif medya şirketlerinin dijitaldeki varlığı görünmez hâle gelebilir.

Yönetmeliğe karşı çıkan kişi ve kurumların ezici bir çoğunluğu teknoloji devlerine daha fazla güç verebileceğini, serbest bilgi akışını engelleyebileceğini ve sevgili meme’lerimizi öldürebileceğini söylüyor. Yönetmeliğin tüm AB ülkelerinde uygulanması için 2 yıllık süreç başlamış durumda. Bu pilavın daha çok su kaldıracağı da ortada.

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir