Platformların istekleri, Superman’de gazetecilik etiği, yerel gazetecilik

NewsLabTurkey Ne Okuyor’dan Herkese Merhaba!

Bu hafta “Ne Okuyoruz” bölümünde platformlar ve onların gazetecilik ve toplum üzerindeki etkisi ana odağımız oldu. Hem platformların okur kitlelerinden, hem hükümetlerin platformları düzenleme çabalarından hem de komplo teorileriyle mücadelelerinden bahsettik. Ayrıca Superman ile gazeteciliğin etik sorunlarının tartışılmasına dair de ilginç bir örneğimiz var.

“Haftanın Odağı” için ise yerel gazetecilik başlığını seçtik. Ülkemizde yeterince güçlenemeyen ve hep zayıf kalan bir alan olan yerel gazeteciliğin özellikle ABD olmak üzere dışarıda nasıl bir güce ve etkiye sahip olduğu ve neden önemli olduğu sorusu üzerinde durduk.

Şimdilik benden bu kadar. Görüş ve önerilerinizi her zaman bekliyoruz.

Haftaya görüşmek üzere!

—Ahmet A. Sabancı

Superman’in ve eşi Lois Lane’in gazeteci olması, dışarıdan bir süper kahraman öyküsü gibi görünen seride gazeteciliğe dair de önemli tartışmaların ele alınmasını sağlıyor. Bu hafta “Ne Okuduk” bölümünde de bunun güncel bir örneği var. (Kaynak)

Bu hafta ne okuduk?

HANGİ PLATFORM NE İSTİYOR?: Sosyal medya platformları söz konusu olduğunda birçok farklı veriyi ve akımı analiz etmek, trendleri takip etmek ve bunlara göre oradaki varlığınızı gözden geçirmek gerekiyor. Bu durum özellikle gazeteciler ve medya kurumları için öyle bir noktaya geldi ki, bu platformlar üzerine düşünmek ve buradaki varlığınız hakkında kararlar vermek ayrı bir uzmanlık konusu hâline geldi.

Sosyal medya veri ve trend analizi şirketi Parse.ly, bu trendleri takip etmek ve raporlamak konusunda en başarılılardan birisi. En son raporlarında da özellikle hangi platformlar hangi konulardaki yazıları daha çok seviyor, hangi platformlar uzun yazılar için ideal, hangi platformun kitlesi hangi cihazları kullanıyor gibi sorulara cevap veriyorlar. Her ne kadar haber yapma veya yayınlama sürecinde çok ciddi bir etkisi olmasa da, bu tarz raporlar özellikle işlerinizin hedef kitlenize ulaşmasında size yardımcı olacaktır.

TRUMP’IN EKİBİNDEN BİRİSİ CNN’E EDİTÖR OLURSA: Siyaset ve basın arasındaki ilişki belki de asla kesin bir sonuca varamayacağımız tartışmalardan birisi. Siyasetin ve politik güçlerin basın üzerindeki etkisinin yanında, bu tartışmanın bir diğer önemli boyutu da politik kariyer geçmişi olanların basında çalışmaya başlamaları. Bunun ilginç örneklerinden birisi geçtiğimiz günlerde ABD’de yaşandı.

Politico’nun haberiyle ortaya çıkan bu örneğin özeti şöyle: Trump’ın Adalet Bakanlığı’nın başına atadığı ve sonrasında işten aldığı Jeff Sessions’un baş konuşmacılığını yapan ve öncesinde uzun bir Cumhuriyetçi Parti geçmişi olan Sarah Isgur, CNN’de politika editörü olarak işe alınmıştı. 

Bu işe almada birçok farklı sorun var. Bunların başında Isgur’un hiçbir gazetecilik tecrübesinin olmaması geliyor. Bu elbette editör olarak işe alacağınız birisinde aramanız gereken bir özellik ancak özellikle büyük medya şirketleri söz konusu olduğunda bunun istisnalarına sıkça denk geliyoruz. Tartışmanın büyümesine sebep olan asıl konu ise hem Isgur’un hem de zamanında çalıştığı başkanın CNN’e ve basına karşı olan tavrı. Washington Post’ta yayınlanan yazıda da belirtildiği gibi Isgur geçmişte CNN’i “Clinton News Network” diye adlandırmış, altında çalıştığı Trump ise sık sık CNN’i “fake news” olmakla suçlamıştı. 

Washington Post’taki yazının dikkat çektiği bir diğer önemli konu da bu çabanın aslında bir “yanlış tarafsızlık yaklaşımı” olduğu. Sadece tarafsız görünmek adına yapılan bu tarz hataların aslında gazeteciliğin son zamanlardaki en büyük sıkıntılarından birisi olduğuna dair yaptıkları vurgu da oldukça önemli.

İNGİLTERE HÜKÜMETİ İNTERNET YAYINCILIĞINI DÜZENLEMEK İSTİYOR: İnternette yayıncılığın giderek daha etkili ve ciddi bir şekle bürünmesi ve bununla birlikte platformların giderek gazetecilik ve bilgi paylaşımı üzerinde daha fazla etkiye sahip olması devletlerin bu konuda bir şeyler yapma ihtiyacı duymasına neden oluyor. Fransa’nın fake news yasası gibi uç örneklerin yanında daha uzun vadeli çalışmalara odaklanan raporlar ve tavsiye metinleri de son zamanlarda sıkça görmeye başladığımız şeyler. İngiltere hükümetinin geçtiğimiz haftalarda yayınladığı iki rapor da bunların en güncel örnekleri.

Hükümet tarafından yayınlanan ilk rapor, “Birleşik Krallık’ta kaliteli gazeteciliğin geleceğine dair bağımsız bir incelemeyi” hedefliyor ve bu konu üzerine yaptıkları gözlemler üzerinden kimi tavsiyelerde bulunuyor. Raporda öne çıkan tavsiyeler içerisinde Google ve Facebook’un denetlenmesi, çevrim içi reklamların işleyişinin kontrol edilmesi ve BBC’ye kimi sınırlar getirilip imkânlarını yerel yayınlarla daha fazla paylaşmasını sağlamak bulunuyor. Raporun tamamını okumak isterseniz burada mevcut (PDF).

İkinci rapor ise daha çok platformlara ve onların toplum üzerinde sahip olduğu etki gücüne yoğunlaşıyor. Rapor bu güç dengesinin tekrar nasıl sağlanabileceğini ve platformlar yüzünden yaşanan bilgi kirliliği ve manipülasyon gibi sorunların nasıl çözülebileceği üzerine tavsiyelerde bulunuyor. Facebook’un bir “dijital gangster” gibi davrandığını ve Zuckerberg’in “hiçbir şekilde yardımcı olmaya yanaşmadığını” söyleyen rapor daha sıkı denetim ve kontrol mekanizmalarının kurulması gerektiğini ve seçim yasaları gibi ilgili yasaların güncellenmesi gerektiğini söylüyor. Raporun tamamını merak edenler buradan okuyabilir (PDF).

ÇİZGİ ROMANLARDA GAZETECİLİK ETİĞİ SORUNU: Dünyadaki en ünlü çizgi roman karakterlerinden birisi olan Superman’in, normal hayatında bir gazeteci olduğunu karaktere aşina olan hemen herkes biliyor. Kimi Superman öykülerinde mesleği ve mesleğinden kaynaklı sorunlar da zaman zaman öne çıkıyor. Ancak yeni yayınlanan bir kısa seride, gazetecilik etiğine dair bir sorun öykünün merkezinde yer alıyor.

Özetle, “Heroes in Crisis” serisinde Superman evrenindeki kahramanlar bir akıl hastanesine yatıyor ve PTSD tedavisi görüyorlar. O sırada ortaya çıkan bir kötü ise birkaç süper kahramanı öldürüyor. Bu olayların ardından da anonim bir kaynak akıl hastanesinden kahramanların gerçek kimliklerinin görüldüğü ve sorunlarını anlattıkları terapi videolarını Superman’in eşi olan gazeteci Lois Lane’e gönderiyor. Lois Lane de kimliklerini koruyarak bu videoları haber yapıyor. Ancak seri boyunca da birçok etik sorun ortaya çıkıyor. Lois Lane’in aslında Superman’in eşi olmasından kaynaklı haberle olan bağı, videoların geldiği kaynakla ilgili sorunlar bunların birkaçı. 

Böyle örneklerin en güzel yanı her zaman yaşadığımız sorunlara tamamen farklı bir gözden bakma şansı vermesi. Kendimizi dışarıda tutarak bu sorunları gözlemlemek de perspektifimizin genişlemesine çok yardımcı olan bir pratik. Eğer böyle pratiklerden keyif alıyorsanız serinin tamamını da okumanızı tavsiye ederim.

GOOGLE’DAN BİLGİ KİRLİLİĞİYLE MÜCADELE RAPORU: İnternette bilgi kirliliği, komplo teorileri ve kötü niyetli kampanyalar özellikle büyük platformların zayıflıklarını ve algoritmalarını kullanarak yayılmayı bir taktik hâline getirmiş durumda. Bu durum kaçınılmaz olarak tehlikeli bir hâl almaya ve bu platformların sahibi olan şirketleri bir şey yapmaya zorluyor. Bu çabaların ne kadar etkili ve başarılı olabileceği de önemli bir sorun.

Google, bu konuda özellikle Search, News ve Youtube’da neler yaptıklarını kapsamlı bir raporla herkesin görüşüne sundu. Burada bu bilgi kirliliğinin yayılmasını nasıl önleyebilecekleri ve algoritmalarının özellikle komplo teorileri gibi konuların yayılmasında kullanılmasının nasıl önüne geçebileceklerini kapsamlı bir şekilde tartışıyorlar. 

Elbette gösterdikleri çaba fazlasıyla önemli, fakat bu çabanın ne kadar yeterli olduğu ya da gerçekten yaptıklarının bir etkisi olup olamayacağının da sorulması gerekiyor. Çünkü Google bu viralleşmenin önünü kesmek istediği zaman kendisi için en büyük gelir yolunun da önünü kesme riskiyle karşı karşıya. Bu yüzden de bu noktada ne kadar ileri gidebileceklerini şu anda bilmiyoruz. Fakat bu konuda açık olmaları ve bunları bizlerle paylaşıyor olmaları doğru bir adım.

ProPublica öncülüğünde gerçekleşen ve onun çatısı altında yayınlanan Local News Network, ABD’de yerel gazetecilerin önemli haberleri ülkenin geri kalanına ulaştırması açısından en önemli imkânlardan birisi.

Haftanın odağı: Yerel gazetecilik

Gazeteciliğin en önemli görevlerinden birisi, insanlara etraflarında olan bitenleri anlamalarında yardımcı olmak ve onların yaşadıkları çevreyi ve onu etkileyen şeyleri daha iyi anlamalarını sağlamak. Bu noktada da en önemli gazetecilik alanlarından birisi yerel gazetecilik oluyor. İnsanların öncelikli yaşam alanları olan şehirlerinde neler olup bittiğine dair fikir sahibi olabilmeleri, yerel yönetimler bağlamında yaşamlarını etkileyecek kararlardan ve değişimlerden haberdar olabilmeleri için yerel gazetecilik hayati bir öneme sahip.

Ancak ülkemizde maalesef yerel gazetecilik bir türlü hakettiği ilgi ve önemi göremedi. Mevcut koşulların ötesinde geçmişten bu yana yaşadıkları sıkıntılar, kısıtlı koşullarla çalışmaları ve basın içerisindeki önemlerinin yeterince anlaşılamaması yüzünden de bir türlü gelişecek koşullara erişemediler. Bu da aslında hem ülkedeki gazetecilik hem de toplumsal gelişim için büyük bir eksik.

Dünyanın farklı yerlerinde, özellikle de ABD’de, durum çok daha farklı. Her ne kadar basının son zamanlarda yaşadığı sıkıntılardan daha ağır bir şekilde etkileniyor olsalar da, hâlâ güçlü bir yerel gazetecilik akımından ve etkisinden bahsetmek mümkün. Sınırlı sayıdaki kişisel tecrübelerim de hem oradaki yerel gazetecilerin işlerini nasıl ciddiye aldıklarını hem de orada yaşayan insanların yerel basına nasıl önem verdiklerini görmemi sağladı.

Bu sebeplerle d haftanın odağını yerel gazeteciliğe ayırdık ve özellikle dünyanın başka yerlerinde yerel gazetecilerin neler yaptıklarından ve yapabildiklerinden bahsettik. 

Yazar hakkında

Ahmet A. Sabancı

Eleştirel fütürist. NewsLabTurkey Strateji Koordinatörü ve Bülten Editörü.