Baybars Örsek: Gerçek fact-checking kurumlarının sahte olanlardan ayrışmasını sağlamaktan da sorumluyuz

Doğruluk Payı ve İzlemedeyiz projelerinin kurucularından biri olarak tanıdığımız ve NewsLabTurkey için de zaman zaman yazılar kaleme alan Baybars Örsek, International Fact-Checking Network‘ün (Uluslararası Fact-checking Ağı) yeni direktörü oldu.

Bu yeni ve uluslararası fact-checking camiasında oldukça önemli pozisyona gelmesi vesilesiyle Baybars Örsek’le hem bu yeni rolünü hem de ayrılacağını açıkladığı Doğruluk Payı ve İzlemedeyiz projelerindeki durumu konuştuk.

Öncelikle hayırlı olsun. Göreve ne zaman başlıyorsun? Daha önce şu an olduğun görevde kim vardı ve onun nasıl bir iş geçmişi vardı?

12 Şubat tarihinde IFCN’in yeni direktörü olduğum açıklandı. Mevcut ve kurumun ilk direktörü Alexios Mantzarlis’in 15 Şubat Cuma günü ayrılmasına kadar “Incoming Director” olarak görevi kendisiyle birlikte üstlenerek geçiş sürecini gerçekleştiriyoruz. Kendisinin ayrılacağı 15 Şubat Cuma gününün ertesinde 16 Şubat Cumartesi itibariyle direktör olarak ünvanım güncellenmiş olacak.

Kendisi 2015 yılının Eylül ayında IFCN’in kurulmasıyla birlikte Direktör olarak ağın yöneticiliğini üstlendi. Daha öncesinde o da İtalya’da Pagella Politica adlı fact-checking kurumunun yöneticiliği yapıyordu.

International Fact Checking Network’ü nedir? Üyelik yapısı kurum düzeyinde mi yoksa kişiler düzeyinde mi? Amaçları neler?

International Fact-Checking Network (IFCN) 2015 yılında Poynter Enstitüsü bünyesinde kurulan, dünyadaki fact-checking kurumlarının işbirliğini güçlendirmek ve fact-checking pratiğinin teknik beceri, kalite ve etkisini artırmayı hedefleyen bir oluşum. IFCN, yayınladığı ilkeler kılavuzuna uygunluğu bağımsız denetçiler tarafından onaylanan 67 kurumun yer aldığı, bir yandan Facebook ve Google gibi platformlarla fact-checking kurumlarının yanlış bilgiyle mücadelede sürdürülebilir yöntemler geliştirmesini hedeflerken diğer yandan da bu ağın içindeki kurumların haklarını savunmak için akademi ve medya dünyasına doğru bilgiyi vermek için farkındalık ve savunuculuk faaliyetlerini gerçekleştirmektedir. IFCN tüm bu faaliyetlerinin yanı sıra 19-21 Haziran tarihleri arasında Güney Afrika’nın Cape Town şehrinde altıncısı gerçekleşecek olan “Global Fact” etkinliğiyle de fact-checking alanının dünyadaki bayrak taşıyıcısı ve en geniş katılımlı etkinliğini düzenleyen kurum olarak da alanda önemli bir liderlik üstleniyor.

IFCN klasik anlamda bir üyelik temelli organizasyondan ziyade, topluluğun üzerinde uzlaştığı şeffaflık ve yayıncılık üzerine olan ilkelerini kabul eden ve bu kriterlere uyumluluğu bağımsız denetçiler tarafından onaylanan tüm fact-checking kurumlarına açık bir yapılanma. Bu oluşumu IFCN İlkeler kılavuzu imzacısı olarak nitelendirebileceğimiz ve sayısı bugün itibariyle 67 olan kurumların Global Fact etkinliklerinden ve diğer IFCN faaliyetlerinden ayrıcalıklı olarak yararlandığı bir işbirliği platformu olarak da düşünebiliriz.

[bctt tweet=”Örsek: Benim IFCN direktörü olmam tamamen Doğruluk Payı’nın geçtiğimiz süre içerisinde sadece Türkiye’de değil, dünyada da kabul edilen bir başarıyı yakalamış ve uzun soluklu bir yolculukta başarı hikâyelerini biriktirmiş olması sayesinde oldu.” username=”newslabturkey”]

Doğruluk Payı ve İzlemedeyiz projelerindeki rollerinden uzaklaşıyorsun. Bu rolleri kimlerin üstleneceği belli mi? Bu uzaklaşma kararı etik bir gereksinim mi yoksa lojistik mi?

2014 yılında İzlemedeyiz Derneği’ni ve Doğruluk Payı’nı kurarken en büyük hayalim Türkiye’den çıkacak bir medya girişiminin dünya standartlarında iş yapabileceğini göstererek uluslararası alanda saygı ve beğeniyle takip edilecek bir oluşuma ön ayak olmaktı. Bugün geldiğimiz noktada bu hayalime ulaşmış olmanın mutluluğunu ve gururunu yaşıyorum. Benim IFCN direktörü olmam tamamen Doğruluk Payı’nın geçtiğimiz süre içerisinde sadece Türkiye’de değil, dünyada da kabul edilen bir başarıyı yakalamış ve uzun soluklu bir yolculukta başarı hikâyelerini biriktirmiş olması sayesinde oldu. Bu yeni dönemde de yeni pozisyonum gereği mevcut sorumluluklarımdan ayrılıp kurumun ve projelerinin tüm yönetimini ilk günden bu yana bu yapının içerisinde olan ve ileriki dönemde daha da ileriye taşıyacaklarından emin olduğum arkadaşlarıma bırakmanın da ayrı bir mutluluğunu yaşıyorum. Doğruluk Payı’nın yürütücüsü olan İzlemedeyiz Derneği’nden istifa ederek kurumun yapacağı genel kurulda yönetimi üstlenecek arkadaşlarıma duyduğum güven beni bu kararı alırken hiçbir endişeye düşürmedi. Aynı zamanda IFCN direktörü olarak herkese eşit bir mesafede görevimi yapabilmem için de bu kararı almak zorundaydım fakat dediğim gibi bu benim için bir endişe ya da tedirginlik değil, tam aksine büyük bir mutluluk kaynağı oldu.

5 yıl boyunca Türkiye’de edindiğin tecrübenin uluslararası alana yansıması nasıl olacak?

Türkiye’de bu 5 yıl içerisinde çok büyük bir deneyim kazandım. Daha önceden medyayla ilişkim sadece sıkı bir haber tüketicisi olmak iken Türkiye’nin içinde bulunduğu medya koşulları beni ve arkadaşlarımı tüketmekten keyif alacağımız içerikleri üretmeye ve bunları insanlarla paylaşmak için yol arayışlarına itti. Son 5 yılda 5 kez sandığa gittiğimizi, ülkemizde medya özgürlüğünün ne yazık ki ileriye gitmekten uzak olduğunu ve medya finansmanının ne kadar kritik bir alan olduğunu çeşitli sebeplerle gündelik olarak deneyimlediğimizi de göz önünde bulundursak Doğruluk Payı’nda edindiğim pratiğin dünyadaki diğer fact-checking kurumlarına da faydalı olacağını umuyorum.

Fact-checking ile ilgili bir ağın başına Türkiye’den birinin gelmesi bizim açımızdan sevindirici; ama bir yandan da manidar. Zira Türkiye’de fact-checking’e duyulan gereksinim sürekli seçim rejimimiz içerisinde hiç bitmiyor. Alan pratiğini yönetici rolüne aktarabilecek misin sence?

Doğruluk Payı’nın kuruluşunun tam da bahsettiğin arka arkaya seçimlerin hemen başına denk geldiğini düşünürsek sanırım dünyada fact-checking kurumlarının benzeri gündemlerle nasıl başa çıkacağını en iyi bilen pratisyenlerinin Türkiye’de olması şaşırtıcı olmayacaktır. Kendimle ilgili özel bir durum da bireysel olarak içerik üretmekten ziyade daha çok işin yönetimsel kısmıyla haşır neşir olmuş olmam sanırım. Türkiye gibi gündemi oldukça yoğun ve sürekli seçimler yaşayan bir ülkede bir fact-checking kurumumun yönetimini üstlenmem umuyorum bu yeni fakat bu sefer uluslararası alandaki yönetici rolüme geçişimde bana yardımcı olacaktır. Uzun zamandır uluslararası fact-checking topluluğunun da bir parçası olmam ve topluluğu yakından tanımam da bu yeni döneme uyumumda en çok yardımcım olacak tecrübem diyebilirim. Öte yandan fact-checking dünyasının önde gelen isimlerinin de yer aldığı IFCN’in danışma kurulu ve dünyanın en saygın gazetecilik enstitülerinden biri olan Poynter’ın da sağlayacağı deneyim ve kaynaklardan da yararlanarak bu geçiş dönemini yaşayacak olmaktan da oldukça mutluyum.

Dünyada artan dezenformasyon ve misenformasyon pratiği, post-truth tartışmaları vesilesiyle gazeteciliğin “bekçi köpeği (İng. watchdog)” görevini bir şekilde devralan bir göreve sahip fact-checker’lar. Kültürler ve uluslar arasında doğruluk bağlamında büyük farklar var mı?

En azından IFCN bünyesinde yer alan ve doğruluğu temel alan hakiki fact-checking kurumları için söyleyebilirim ki; her ne kadar yayıncılık pratiği anlamında kültürler arasında farklar olsa da, “doğru” bilgi ve toplumun doğru bilgilendirilme sorumluluğuna sahip çıkma arasında pek bir fark görmüyorum. Senin de bahsettiğin gibi fact-checking kavramı bir nevi “bekçi köpekliği” pratiğine dönüşmüş durumda. Özellikle Anglo-Sakson dünyasının haricinde kalan fact-checking kurumlarının çoğunluğunun kâr amacı gütmeyen, sivil toplum faaliyetleri kapsamında yapıldığını da düşündüğümüzde bir nevi toplumsal faydanın ön planda tutulduğunu görebiliyoruz. Tabii ki de yalan haber, post-truth gibi kavramların oldukça popülerleşmesi bazı örneklerde fact-checking kavramının gazeteciliğin temel ilkelerinden ziyade bu tartışmalardan yarar sağlamayı hedeflemesi de muhtemel. IFCN de tam burada bu standartları belli bir metodoloji içerisinde savunmayı ve kültürel farklardan bağımsız olarak doğru bilgiyi kamuoyuyla paylaşmayı esas alacak örneklerin çoğalması ve güçlenmesi için üzerine düşeni yapmaya çalışıyor ve yeni dönemde de bu çabasına devam ediyor olacak.

Kötü gazetecilik var, kötü niyetli gazetecilik var. Peki kötü niyetli bir fact-checker’lık mantığı var mı? Türkiye’de çok sayıda doğrulama/teyit girişimi ve hesabı açıldı son dönemde. Bazılarının siyasi partilerle organik bağları olduğu biliniyor, dünyada da böyle bir akımdan bahsetmek mümkün mü?

Bu konu son zamanlarda uluslararası alanda da oldukça öne çıkan bir tartışma. Gerçek fact-checking kurumu nedir, hangisi sahtedir, hepimizin önem verdiği bir alan. IFCN olarak bizim sorumluluğumuz gerçek fact-checking kurumlarının sahte olanlardan ayrışmasını, bu sayede en çok ihtiyacımız olan medyaya güvenin artırılmasında zaafiyete düşmememizi sağlamak. IFCN ilkeler kılavuzunu bu bağlamda çok değerli görüyorum. Gazetecilik içerisinde görece genç bir kavram olan fact-checking pratiğinin; önce 2015 yılında bu ağı organik bir şekilde kurmuş olması, daha sonra temsiliyet ve meşruiyet ihtiyacından yola çıkarak bir danışma kurulu oluşturmuş olması ve Facebook dahil olmak üzere tüm paydaşların fact-checking oluşumlarına yaklaşımını şekillendirirken referans olarak aldığı ilkeler kılavuzunu yayınlayarak bu alanda bir öz denetim oluşturması çok büyük bir başarı hikâyesi.

Yazar hakkında

Sarphan Uzunoğlu

NewsLabTurkey Yönetici Direktörü Dr. Sarphan Uzunoğlu, kimi sivil toplum örgütlerine danışmanlık yapmakta ve İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde yeni medya üzerine dersler vermektedir. Ashoka Fellow'u da olan Uzunoğlu, doktorasını Galatasaray Üniversitesi'nde tamamlamıştır ve geçmişte Lübnan Amerikan Üniversitesi Multimedya Gazetecilik Bölümü'nde Öğretim Üyesi Doktor, Norveç Arktik Üniversitesi Medya ve Dökümantasyon Bölümü'nde Doçent Doktor olarak çalışmıştır.