Gazetecilik ve duygular: Relotius skandalından ne öğrendik?

Korku, dram, heyecan… İzlediğimiz haber de olabilir, sinemadan bir kesit de. Wesminster Üniversitesi’nden Profesör Daya Thussu’nun meşhur “infotainment” tanımı işte tam da bunu anlatıyor. Öyle ki, izlediğimiz ya da okuduğumuz haberlerde bilgi (information) ve eğlence (entertainment) kimi zaman iç içe geçebiliyor. Haber, reyting kaygılarıyla eğlenceli ögelerle süslenebiliyor. Peki, İngilizcede “story” (hikâye) olarak bahsi geçen “haber” bir kurgu mudur? Evet editoryal anlamda bir kurgudur, ama kurmaca değildir; muhabir, gerçeği olduğu gibi vermek istese de ortaya çıkan haber gerçeğin kendisi değildir. Haber, hem muhabirin hem de editörün süzgecinden geçer ve gündemin içinde belli bir sırada kendisine yer bulur. Öte yandan, haber okurdan bağımsız düşünülemez. Her haber okur için hazırlanır ve bu süreçte söz konusu haber çerçevelenir. Bu, medya çalışmaları literatüründe “news framing” (haber çerçevelemesi) olarak yerini alır. Siyasal iletişim ve medya çalışmaları alanında önemli çalışmalar yapan Profesör Robert Entman, çerçevelemeyi şöyle tanımlıyor: “Gerçeğin bazı yönlerini seçerek bunları metinde daha belirgin hâle getirmek.”

Haber çerçevelemesi ve haberin konuştuğu duygular

Tabii gerçeğin bazı yönlerini seçmek, kurmaca haber yapmak demek değil. Ancak haber çerçeveleri nedir ve neden bunlardan yararlanırız? Bunları düşünmemiz şart. Haberi haber yapan ögeler üzerine düşündüren bir skandal 2018’in son günlerinde ortaya çıktı. Der Spiegel’in bizzat paylaştığı olayın baş kahramanı derginin ödüllü muhabiri Claas Relotius. Sahada çalıştığı yedi yıl boyunca Der Spiegel için yaptığı haberlerin büyük bir kısmı uydurma, nasıl mı? Örnekler üzerinden bakalım.

Relotius, Minnesota eyaletinde bulunan ve çoğunluğu Trump’a oy veren 14 bin nüfuslu Fergus Falls‘a gidiyor ve özel haberi için burada tam 38 gün geçiriyor. Mart 2017’de yayınlanan haberde adı geçen isimlerin bir kısmı gerçek kişiler fakat yaptıkları iş ve sağlık durumları hakkındaki bilgiler tamamen kurgu. Diğer isimler ise tamamen uydurma. Meksika göçmeni Maria Rodriguez, gerçek bir kişi ama haberde anlatıldığı gibi böbrek hastası değil, ekonomik sıkıntı içinde olduğu da uydurma. En ilginci Trump’a oy verdiği söyleniyor haberde. Oysa Rodriguez’in iş ve oturum izni var ancak ABD vatandaşı değil ve dolayısıyla oy verme hakkı yok. Ayrıca sağlık durumu yerinde, eşiyle birlikte yeni açtığı restoranda çalışıyor ve haberde iddia edildiği gibi Israel Rodriguez adında bir oğlu yok. Relotius’un kurmaca haberinde bahsi geçen karanlık orman da gerçekte yok. Trump’ın galip geldiği seçim kampanyasının ardından yapılan bu haberde, hem bu küçük şehri anlatan atmosfer hem de göçmen “karakter” tüm dramatik ögeleri içeriyor. Yine benzer bir “hikâye” daha… Bu kez Türkiye’den bir “Suriyeli öksüz yetim mülteci kardeşler” haberi. Relotius’un haberine göre, Ahmed, Halep’te babasının idam edildiğini görüyor, annesini ise elleriyle gömmek zorunda kalıyor. Gerçekte ise, Ahmed’in babası vurulmadı, ama kayıp. Annesi ise hayatta ve bir mağazada çalışıyor. Alin adında bir kız kardeşi ise yok. Relotius’un yaptığı bu ve bunun gibi uydurma haberlerini, editörler nasıl oldu da daha önce anlayamadı? Der Spiegel’e yüklenen eleştirilerin en başında bu geliyor. Peki bu hatanın tek sorumlusu Der Spiegel mi? Okur/izleyici olarak sıra dışı olana merakımız, haberden beklentilerimiz ve tabii haber medyasının mevcut beklentileri karşılayan çerçeveleri de bunda pay sahibi. Der Spiegel editörü Ullrich Fichtner de bunu doğrulayan bir açıklama yaptı: “Editör ve bölüm şefi olarak böyle bir haber karşınıza çıktığında memnuniyetle karşılıyorsunuz, şüphe duymak aklınıza bile gelmiyor. Haberin nasıl kurgulandığıyla, dramatik ögeleriyle ve dilin uyumuyla daha çok ilgileniyorsunuz, gerçek olup olmadığıyla değil.”

Der Spiegel sistemin hatalı olduğunu kabul etti. Derginin yönetimi, haber merkezinde haftalar belki de aylar sürecek soruşturmanın sonunda yapıcı adımlar atma isteğini de bildirdi. Doğrulamanın casusluk yöntemine dönüşemeyeceği, yani uydurma haberin tamamen önlenemeyeceği de ifade edildi açıklamada.

Relotius skandalı, elbette ilk önce yalan haber, meslektaşa güven sorunlarını gündeme getirebilir. Fakat, bu vakanın ortaya çıkışı ve uydurma haberlerin içeriğine baktığımızda, gazetecilik ve duygular üzerine üç gri alanın varlığı da dikkat çekiyor:
1- Editör haberde ne arar? Haber duygulara hitap etmeli midir?
2- Haberci kaynaklarıyla empati kurmalı mı, duygularını yansıtmalı mı?
3- Haber merkezinde stres yönetimi nasıl olmalı?

İlk maddeyi aydınlatabilmek için, duygusal çerçevelerin etik boyutu tartışılmalıdır. “Sıra dışı” olayların dramatik bir şekilde anlatıldığı kalıplar öylesine yerleşmiştir ki, günlük iş akışında fark edilmez çoğu zaman. Ayrıca, reyting kaygıları nedeniyle dramatik ögeler (ağlayan insan, müzik vb.) kullanmak haberin kalitesini düşürebilir, klişelere neden olabilir.

İkinci maddeye gelince, haberci gerçekleri bağlamına uygun bir şekilde süzgecinden geçirip kamuyu bilgilendirmekle sorumludur. Haber kaynaklarıyla empati yapmak gibi bir zorunluluğu yoktur. Kaldı ki, “empati” kavramı çoğu zaman yanlış yorumlanır, iyiliğin kaynağı olarak görülür (bkz. Paul Bloom “Against Empathy”). Oysa, haberci olaya kaynağının gözünden bakmak zorunda değildir, anlaması ve gerektiği ölçüde şefkat göstermesi yeterlidir.

Son olarak stres yönetimi haber merkezindeki çalışma ortamı açısından oldukça önemli. Rekabetçi bir çalışma ortamı muhabirleri ağır bir psikolojik yükün altına itebilir. Ayrıca, sadece çatışma bölgelerine giden habercilerin değil, şehirde bir yangın haberine giden muhabirin de, masa başında haber yazan muhabirin de kimi zaman dinlenmeye ve psikolojik desteğe ihtiyacı olabileceği unutulmamalı.

Subscribe
Bildir
guest
1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Basari sevindiricidir
Basari sevindiricidir
2 yıl önce

Helal olsun sana… Aklı esenin gazeteci olduğu zamanımızda, akademik seviyeni hep yükselt. Sevindim, gururlandım.
Başarılar diliyorum.
Ülkemiz geri kalmayacak, ileri gidecek.

İlginizi çekebilir