Aşırı bilgi yükü, temsil eşitliği, röportajlar

NewsLabTurkey Ne Okuyor’dan Herkese Merhaba!

“Bu Hafta Ne Okuduk” bölümünde birçok farklı konumuz var. Bunlar arasında öne çıkanlardan birisi aşırı bilgi yükünün gazeteciler üzerindeki yıpratıcı etkisi. Hemen hepimizin baş etmeye çalıştığı bu sorun hem zihinsel olarak daha çok yorulmamıza hem de kimi zaman önemli şeyleri kaçırmamıza sebep olabiliyor. Bir diğer öne çıkan başlık da Fransa’nın yalan haber yasası ve gazetecilerin bununla mücadele çabaları. Yalan haber her ne kadar ciddi bir sorun olsa da, devletlerin ve siyasilerin yasalar yoluyla bu sorunu çözmeye çalışması genellikle daha fazla sorunu beraberinde getiriyor.

“Haftanın Odağı” ise röportaj. İyi bir röportaj gerçekleri net bir şekilde ortaya çıkarabilirken kötü bir örneği reklam metninden öteye gidemeyebilir. Bu hafta hem biraz röportajlar üzerine konuştum hem de tarihte önemli bir yer edinmiş iyi röportaj örneklerinden bir derleme hazırladım.

Şimdilik benden bu kadar. Görüş ve önerilerinizi her zaman bekliyoruz.

Haftaya görüşmek üzere!

—Ahmet A. Sabancı

Jay Rosen'ın The Daily Show'a konuk olduğu bölümden bir an. (Kaynak)

Bu Hafta Ne Okuduk?

JAY ROSEN DAILY SHOW’UN KONUĞUYDU: Medya eleştirmeni ve The Correspondent’ın kurucularından Jay Rosen, ABD’nin en çok izlenen “late night show”larından birisi olan The Daily Show’da Trevor Noah’ın konuğuydu. Röportajda The Correspondent’ın tercih ettiği ekonomik yol —yalnızca okur desteği— ve gazetecilik üzerine birçok önemli başlığı ele aldılar. Noah’ın rahatsızlığı sebebiyle röportajı telefonundaki akıllı asistan yardımıyla yapması da röportajı daha eğlenceli ve ilginç bir hâle getirdi.

Röportajın belki de en önemli noktalarından birisi, Rosen’ın Trump’a karşı gazetecilere verdiği tavsiyeydi. 

“Üç tavsiyem var. İlki, onun (Trump’ın) görev editörünüz olmasına izin vermeyin. Her tweetin peşinden koşmayın. Ve asla unutmayın, özünde sizi yanlış bilgilendirecek bir kaynağa erişiminizin olmasının hiçbir değeri yok.”

Tavsiye her ne kadar Trump özelinde olsa da, benzer siyasi figürlerin olduğu ortamlarda çalışan her gazeteci için değerli.

AŞIRI BİLGİ YÜKÜ GAZETECİLERİ YIPRATIYOR: İnternet birçok anlamda mesleğimize büyük katkılarda bulundu. Artık daha fazla kaynağa ulaşabiliyor, daha hızlı iletişim kurabiliyoruz. Ancak tüm bu hız ve verinin çokluğu bir noktada aşırı yüke dönüşmeye ve kontrol altına alınmadığında yıpratıcı olabiliyor. John Crowley’nin News Impact Network ile birlikte yaptığı çalışma, bu aşırı yükün nasıl bir noktaya ulaştığını bizlere gösteriyor.

Birçoğumuz için olduğu gibi sürekli gelen bildirimler, artık kontrolden çıkan gelen kutuları ve tüm bunların arasında gereksiz olanla önemli olanı ayırmanın zorlaşması araştırmaya katılan birçok gazetecinin ortak derdi. Hemen her gazetecinin de kendisine uygun çözümler bulma çabası var. Kimisi gerçekten önemli olmayanlar dışında tüm bildirimleri kapatıyor, kimisi telefonunda asla e-posta uygulaması tutmuyor, kimisi ise sosyal medya kullanımını minimuma indirmiş. Bunun gibi birçok farklı yöntem olsa da, ortada ortak bir çözüm yolu olduğunu söylemek zor. En azından şimdilik tüm bu yükün ve yağmur gibi yağan bilginin içerisinde kendi filtrelerimizi kurmamız ve çözüm yöntemlerimizi üretmemiz gerekiyor.

MEDYADA TEMSİL EŞİTLİĞİ İÇİN VERİYİ KULLANMAK: İster televizyonlarda olsun ister diğer alanlarda, medyada temsil eşitliği önemli bir sorun. Bunun en basit örneğini Twitter’da sıkça gördüğümüz “kadın sorunlarını tartışan takım elbiseli adamlar” fotoğraflarında görebilirsiniz. BBC spikeri Ros Atkins bu konuya yaratıcı bir şekilde yaklaşmış ve başarılı bir sonuç elde etmiş gibi görünüyor.

Ros Atkins Silikon Vadisi’nde verinin nasıl verimli bir şekilde kullanıldığını gördükten sonra, uzun zamandır rahatsız olduğu bu soruna da aynı şekilde yaklaşmaya karar vermiş. Spikerliğini yaptığı “Outside Source” programına katılanların verilerini toplayarak her ay bunların kadın-erkek dağılımını herkesle paylaşmış. Bununla amacı, çoğu zaman görmezden gelinen bu ayrımcılığı daha görünür kılmak; ve rakamlara bakılırsa işe de yaramış. 2017 Ocak ayında katılımcıların yüzde 39’u kadınken, bu rakam şu anda yüzde 51. Demek ki görmezden gelmeye, normalleştirmeye alıştığımız ayrımcılık gibi konuları daha görünür kılmak için veriden faydalanmak mümkün.

DİJİTAL BÜYÜDÜKÇE SORUNLAR GELENEKSELLEŞİYOR: Dijitalde hayatına başlayan medya kurumları başlangıçta çok büyük hayallerle, gelenekselin her türlü sorunundan kurtulup yeni bir şeyler kurma iddiasıyla işe başladı. Elbette değişen çok şey oldu ama bu kurumlar büyüdükçe, aslında geleneksele ait olduğunu düşündükleri sorunların medyanın bizzat kendisiyle alakalı olduğunu da görmeye başladılar. Üç yıllık bir çalışmanın ardından yayınlanan yeni “Reuters Institute for the Study of Journalism” raporu da bizlere bunu söylüyor. Öne çıkan kimi noktalar:

  • Dijitalde doğan yayınlar için reklam hâlâ hayati bir gelir kaynağı; ve bu yöntem herkes için başarısız olmadı.
  • Dijitalde doğan yayınlar artık bugünün medyasının önemli birer parçası hâline geldi, bu da gelenekselle benzer baskılarla karşı karşıya kalmaları anlamına geliyor.
  • Daha yeni kurumlar okurların gerçekten para vermeye değer görecekleri içerikler üretmeyi hedefledikleri için nicelikten çok niteliğe, kaliteye önem veriyor.

Raporun tamamını okumak isterseniz buradan erişebilirsiniz.

YALAN HABERDEN YASALARLA KORUNMAK MÜMKÜN MÜ?: Dünyanın her yanında yalan haberlere karşı mücadele için birçok farklı yol deneniyor. Fakat belki de bunlar arasında en riskli olan yöntemlerden birisi, yalan haberleri kontrol etmek için çıkarılan yasalar. Bu yasalar çoğu zaman sorunlu bir dille yazıldığı için manipülasyona açık olduğu gibi; kimi devletler zaten tamamen medyayı kontrol etme hedefiyle bu yasaları çıkarmakta. Yalan haber karşıtı yasalardan birinin yakın zamanda meclisten geçtiği ülkelerden birisi de Fransa ve gazeteciler şimdiden yasaya karşı dava açtılar.

Yasaya karşı açılan davada özellikle yasanın kötü niyetli kullanıma açık kapı bırakıyor olması ve devletin özellikle seçim zamanlarında medya üzerinde baskı kurmasına fırsat sağlayabileceği söyleniyor. Reklam ajansı direktörü Laura Shields’ın Euronews’te yasa üzerine yapılan bir tartışma programında söylediği, “Bilginin kalitesi demokrasiler için olmazsa olmaz, fakat bu politikacılara bırakılacak bir konu değil,” cümlesi özellikle yasaya karşı olanların gerekçelerini çok iyi özetliyor. 

David Frost (solda) ve Richard Nixon.

Haftanın Odağı: Röportaj

Röportajlar belki de en sık okunan ancak iyi bir şekilde yapması da oldukça zor olan gazetecilik türlerinden birisi. Çok okunuyor, çünkü haber ya da yorum okumayı sevmeyen insanlar bile bilinen bir ismin düşüncelerini merak ettikleri için röportajları okumayı tercih edebiliyorlar. Ancak bu aynı zamanda okurun daha dikkatli olması anlamına da geliyor. Sorduğunuz ya da sormadığınız sorular, kimi zaman bir haber yazarken çekmeyeceği kadar dikkat çekebiliyor.

İyi röportaj yapabilmek de ayrı bir yetenek ve gelişim sürecini gerektiriyor. Bir röportaja nasıl hazırlanacağınızdan tutun da, bir soruyu nasıl sormanız gerektiğine ve istediğiniz cevabı alana kadar ne yapmanız gerektiğine kadar önemli birçok nokta var. Bunları yapamadığınız zaman röportaj, okunması keyifsiz bir hâl alabilir. Ya da röportajı aslında siz yapmıyorsanız, yani sorularınızı siz seçemiyorsanız, biraz röportaj okumuş-izlemiş herkes bunu anında fark edebiliyor. Bir de soruları siz hazırlasanız da, aslında amacınızın gazetecilik değil de reklam yapmak olduğu durumlar var. Bu yakın zamanda ülkemizde de tartışma konusu olmuştu.

Bu haftanın odağı olarak röportajları seçtik ve sizlere tarihten önemli ve iyi yapılmış röportajlardan bir derleme yaptık. İyi bir röportaj yapmanın yolu —tıpkı iyi gazetecilik ve yazarlık gibi— sizden önce yapılmış iyi işleri okumaktan ve incelemekten geçiyor. Bu liste de kendisini bu alanda geliştirmek isteyen okurlarımıza bir başlangıç önerisi olur diye umuyoruz.

Yazar hakkında

Ahmet A. Sabancı

Eleştirel fütürist. NewsLabTurkey Strateji Koordinatörü ve Bülten Editörü.