Ankara’da siyasetin kalbinin Meclis’ten Saray’a kaymasıyla birlikte “Bu durumda meclis ne iş yapacak?” sorusu gündeme geldi.
Meclis’te birçok vekil, Periscope yayınları üzerinden yurttaşlara seslenmeye çalışıyor, vekillerin bir kısmı da günlerinin çoğunu Twitter’da geçiriyor. Peki meclisin değişmeyen yüzleri, yani meclis muhabirleri ne yapıyor?
Konuştuğum meclis muhabirlerinin ortak görüşü meclis muhabirliğinin önemini kaybettiği yönünde.
“Meclis hâlâ önemli bir haber kaynağı”
Evrensel Gazetesi’nin Ankara muhabirlerinden Birkan Bulut, Türkiye’de değişen gazetecilik pratiklerinin Türkiye’nin siyasi durumundan bağımsız olmadığı görüşünde.
Bulut, Ankara’da muhabirlik yapan birçok gazetecinin yaşadığı en büyük problem olan akreditasyon sorununa dikkat çekiyor. Meclis muhabirliğinin yerini Saray muhabirliğinin aldığını belirten Bulut, sistem değişikliğinin etkilerini hissettiklerini, ancak Meclis’in haber alanı olma özelliğini her şeye rağmen koruduğunu söylüyor.
Milletvekillerinin gerçekleştirdikleri Periscope yayınlarını ise bilgi aktarımı olarak adlandıran ve tarafsızlık tartışmasına yol açmayacağı görüşünü savunan Bulut, söz konusu yayın akışının kolektif gazetecilik faaliyetinin bir ürününden çok tek taraflı bir bilgi aktarımı şeklinde gerçekleştiğini belirtiyor. Ancak bu tip sosyal medya yayınlarının gazeteciliğe bilgi kaynağı olarak katkı sunduğunu düşündüğünü de ekliyor.
“Meclis muhabirliği önemini yitirdi”
Ankara merkezli yayınları ile tanınan bir televizyon kanalında uzun yıllardır meclis muhabirliği yapan ve iş güvenliği nedeniyle adının açıklanmasını istemeyen bir muhabir, Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte Türkiye’de Meclis muhabirliğinin önemini yitirdiği bir dönemin yaşandığını dile getiriyor.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2014 yılında Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi ile birlikte yaşamaya başladığı Beştepe’de bulunan Başkanlık Sarayı’na birçok medya organının Başbakanlık muhabirlerini Cumhurbaşkanlığı muhabiri olarak atadığını belirten ve meclisteki önemli gelişmelerin başka muhabirlerce izlendiğini dile getiren meclis muhabiri, yaşanan süreci şöyle özetliyor:
“Ankara’da, Recep Tayyip Erdoğan’ın 2014 yılında Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Cumhurbaşkanlığı muhabirliği için ayrı görevlendirme yapılıyor. Genellikle öncesinde Başbakanlık muhabiri olarak Erdoğan’ı takip edenler, Cumhurbaşkanı muhabiri olarak görevlerine devam ettiler. Meclis muhabirleri ise görevlerine aynı şekilde devam ediyor. Sadece bazı kurumların, son dönemde başlı başına bir “meclis muhabiri” görevlendirmesi yapmadığını görüyoruz. Meclis’te önemli bir şey olursa, diğer alanlara da bakan muhabirler, Meclis’teki işle ilgili de görevlendiriliyorlar.”
Gazetecilik etiği açısından uzun yıllardır tartışma konusu olan haber kaynağı ile kurulan ilişkiler, söz konusu meclis muhabirliği olunca daha fazla dikkat çekiyor. Kaynak ile ilişkilerine değinen meclis muhabiri, vekiller ve danışmanları ile ilişkilerinin daima iyi olduğunu, “Meclis’te en önemli haber kaynağı milletvekilleri olduğu için, gazetecilerin milletvekilleri ve danışmanlarıyla ilişkileri her zaman iyidir,” sözleri ile belirtiyor.
Danışmanların, milletvekillerinin basında yer alması için gazeteciler ile daha fazla temas kurduğunu vurgulayan muhabir, zaman zaman milletvekilleriyle ya da danışmanlarla birlikte oturup sohbet edilip, çay içilip, yemek yenilebildiğini de ekliyor. “Sınırların korunması”yla ilgili genel tutum haberci-haber kaynağı-haber ilişkisi dışına çıkılmaması yönünde olsa da, kişilerin bireysel tutumlarının belirleyiciliğine dikkat çekiyor.
Milletvekillerinin yaptıkları Periscope yayınlarını da değerlendiren muhabir, mevcut durumu gazeteciliği besleyen bir durum olarak değerlendiriyor ve bu yayınların olumlu etkisini öne çıkarıyor:
“Milletvekilleri ve danışmanlarla ilişkiler basın toplantıları, komisyon toplantıları, kuliste yapılan sohbetler, genel kurul faaliyetleri gibi etkinliklerde geliştirilir. Milletvekilinin basında yer almasını isteyen danışmanlar, gazetecilerle daha fazla temas kurar. Genel Kurul salonunda televizyonların çekim yapması yasak. Sadece Meclis Tv yayını yapılır. Tartışmaların şiddetlendiği veya kavgaya dönüştüğü oturumlarda yayın kesilir ve foto muhabirlerinin çektiği fotoğraflar dışında görüntü olmaz. Komisyon toplantılarında ise genellikle toplantının başında görüntü verildikten sonra kameraman ve foto muhabirleri salonun dışına çıkartılır. Toplantıyı muhabirler takip eder, ancak herhangi bir görüntü almaları yasaktır. Vekillerin özellikle böyle durumlarda Periscope yayını yapmaları televizyon muhabirlerinin görüntü bulma sorununu çözmede yardımcı olur. Bu açıdan olumlu bir etki yaptığı söylenebilir.”
“Periscope yayınları gazetecilik için tehdit değil”
Eski Dicle Haber Ajansı Ankara temsilcisi, gazeteci Kenan Kırkaya ise Ankara’yı sistemin can damarının attığı yer olarak tanımlıyor ve burada gazetecilik yapmanın kendine özgü zorlukları olduğunu dile getiriyor.
“Türkiye’de mesleği içeriğinden uzaklaştıran anlamsızlaştıran girişimlere tanık oluyoruz. Buna teslim olan, bu kulvarda yürüyenlerin ödüllendirildiği; dışında kalanların ise ağır bir şekilde cezalandırıldığı bir dönemi yaşıyoruz.”
Kırkaya, milletvekillerinin Periscope yayınlarını olumlu bularak bu yayınları özellikle muhalif siyasetçilere medyada uygulanan sansürü aşmanın önemli bir yöntemi olarak görüyor. Ayrıca Türkiye’de yaşanan gelişmeler ile birlikte vekillerin de ketum bir yapıya büründüğünü belirtiyor:
“Muhabirin nerede çalıştığının çok önemi yok, nasıl çalıştığının, bilgiye ulaşıp ulaşmadığının, ulaştığı bilgiyi topluma ulaştırma özgürlüğünün olup olmadığının önemi var. Türkiye’deki sansür politikası, bir otosansürü beraberinde getirdi. Milletvekillerinin de beyan vermek konusunda daha ketum davrandıklarını söyleyebiliriz. Periscope üzerinden vekillerin yayın yapmasını gazeteciliğe yönelik bir tehdit olarak görmüyorum. Aksine, kim hangi mecrayı kullanabiliyorsa, topluma sesini duyurmalı.”