NewsLabTurkey Ne Okuyor‘dan Herkese Merhaba!
NewsLabTurkey Ne Okuyor‘un yeni sayısına hoş geldiniz. Öncelikle hem başlangıçta abone olanlara hem de aramıza yeni katılanlara çok teşekkür ederiz. Yayın hayatımıza böyle güzel bir karşılama ile başlamak bizi daha da motive etti.
Bu hafta bültenimiz ilk sayıdaki gibi dolu dolu. “Bu Hafta Ne Okuduk?” kısmında hem sektördeki büyük değişimleri hem de süregelen tartışmalardaki son gelişmeleri ele aldık. Sahte haberler ve taraflı yayıncılık hemen her yerde olduğu gibi burada da gündemimizin bir parçası. Bu bir süre daha böyle devam edecek gibi, çünkü ufukta bu sorunlara bir çözüm görünmüyor. Bu yüzden de üzerine konuşmaya ve çözüm yolları düşünmeye devam etmemiz gerek.
“Haftanın Odağı” için podcastleri seçtik ve gazetecilere nasıl yeni imkânlar yaratabileceği üzerinde durduk. Podcastler de yakın zamanda üzerine sıkça konuşacağımız bir alan gibi görünüyor.
Şimdilik benden bu kadar. Görüş ve önerilerinizi her zaman bekliyoruz.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet A. Sabancı
Bu Hafta Ne Okuduk?
GAZETECİLERİN GÖZÜNDEN ORMAN YANGINLARI: Geçtiğimiz yıllarda, özellikle de iklim değişikliğinin getirdiği dengesiz hava sıcaklıkları yüzünden orman yangınları sık sık haberlerin konusu olmaya başladı. Ancak bu yangınların ciddiyetini ve etkisini, bölgede yaşamayan okuyuculara aktarmak her zaman kolay bir iş değil. Storybench, bu konuyla ilgili yayınladığı yazısında sekiz yaratıcı örneği derlemiş ve gazetecilerin California’da bu yaz çıkan yangınları okurlarına ulaştırmak için nasıl görselleştirdiklerini göstermiş. Hem teknolojinin nasıl kullanılabileceği hem de gazetecilerin aynı olaya nasıl farklı bakış açıları sunabileceklerini görmek adına önemli bir çalışma.
GUARDIAN WEEKLY FORMAT DEĞİŞTİRİYOR: The Guardian, 3 Ekim‘de yayınladığı haberle önemli bir değişimi duyurdu. Normalde her pazar gazete formatında yayınladıkları Guardian Weekly, artık The Economist formatında ayrı bir haftalık haber dergisi olarak hayatına devam edecek. Bunun hem tasarım hem de yayıncılık anlamında daha kaliteliye doğru bir dönüşüm olduğunu söylüyorlar. Elbette bunun Guardian Weekly’nin 1919’dan bu yana devam eden hayatında önemli bir dönüm noktası olacağı kesin ama etkilerinin nasıl olacağını zaman içerisinde göreceğiz. Ancak bu haber bizlere biraz uzak kalabilir, çünkü hem haftalık gazete hem de haftalık haber dergisi geleneğimiz maalesef çok zayıf. Bu da açıkcası basın kültürümüz için büyük bir eksik.
KÂR AMACI GÜTMEYEN GAZETECİLİĞİN (ABD’DEKİ) DURUMU: ABD’de kâr amacı gütmeyen gazetecilik kurumlarının bir araya gelerek oluşturdukları Institute for Nonprofit News, yayınladığı yeni bir raporla son durumlarını açıklamış(PDF). NiemanLab’in hazırladığı özet, raporun tamamını okumaya vakti olmayanlar için oldukça faydalı.
Rapordan öne çıkan kimi istatistikler ise şöyle: Geçtiğimiz yıl, ankete katılan kurumların yarısından fazlası $500,000 üzerinde, üçte biri ise $1 milyon üzerinde gelir elde etmiş. Ancak bu gelirlerin %57‘si başka kurumlardan gelirken, yalnızca %33‘ü okur desteğiyle sağlanabilmiş. Kurumların %39‘u araştırmacı gazetecilik odaklı çalışıyor, ki bu önemli bir trend. Ana akım gazetecilikte araştırmacılık azaldıkça, bu eksiği doldurmak için bu tarz kurumların arttığını görüyoruz (örn. ProPublica). Ancak bu kurumlar maalesef çoğulculuk konusunda ciddi anlamda sıkıntılı, çalışanların %73‘ü beyazken, yalnızca %7‘si siyahi.
TWITTER, SAHTE HABERLER VE FÁTİMA: Malum, sosyal medya ve gazetecilik dediğimizde aklımıza ilk gelen başlık sahte haberler. Her ne kadar sahte haberler ve propaganda yeni bir şey olmasa da, sosyal medya ile bambaşka bir boyut kazandı. Facebook, Twitter ve Google gibi şirketler de bunlarla nasıl baş edeceklerini bulmaya çalışıyorlar ama görünen o ki pek de başarılı olamıyorlar, özellikle de Twitter. NiemanLab’in haberine göre yapılan son araştırmalar Twitter’ın bu konuda verdiği mücadelelerin ya çok az bir etkisi olduğunu ya da hiçbir etki yaratamadığını gösteriyor. Hatta sahte haberleri yaymasıyla meşhur birçok hesap hâlâ aktif.
Twitter’ın ve diğer şirketlerin bu başarısızlığı karşısında kullanıcılar kendi yollarını bulmak zorunda kalıyor, Teyit gibi yayınlara ihtiyaç duyuyor. Bu çabaların en yenilerinden birisi de Brezilya’da bugün gerçekleşecek seçimler öncesinde doğan Fátima isimli bot. Seçimlerle ilgili doğrulanmış haberleri paylaşıp sahte haberlerin yayılmasını engellemeye çalışan bu bot, Brezilyalı Twitter kullanıcıları tarafından büyük bir ilgi görmüş ve kısa sürede 9.500 takipçiye ulaşmış. Ayrıca seçimlere bir hafta kala, Fátima’nın Facebook Messenger botunu da yayınlanmış.
TARAFLI YAYINCILIK VE OKURLUK: Son dönemlerde dünyanın hemen her kesiminde artışa geçen politik kutuplaşma, gazeteciliği de ciddi bir şekilde etkiliyor. Elbette basın kurumlarının belirli politik eğilimlere sahip olması ya da yakınlık hissetmesi mümkün, ancak bunun giderek hem gazeteciler hem de okurlar için tarafsız bakış açısının yitirilmesine yol açtığını görüyoruz. Ad Fontes Media, bunun kurumlar tarafını haritalamak için bir süredir ABD’deki kurumların duruşlarını ve gazetecilik pratiklerini inceledikleri Media Bias Chart’ı yayınlıyor. Okurlar tarafına bakacak olursak, Pew Research Center’ın eylül sonunda yayınladığı rapor durumun hiç iyileşme göstermediğini ve medyaya karşı kutuplaşmış bakışın devam ettiğini söylüyor.
Haftanın Odağı: Podcast
2004 yılından bu yana internetin önemli bir parçası olan podcastler, her ne kadar 2000’lerin sonunda bir durgunluk dönemine girse de geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde tekrar ivme kazandı ve görünen o ki bu ivmeyi bir süre daha koruyacak. Radyo yayıncılığının daha bağımsız ve özgür bir internet uyarlaması olarak düşünebileceğimiz podcastler, aslında ses dosyalarının RSS aracılığıyla dağıtılması temeline dayanıyor. Eskiden podcastleri takip edebilmek için ya bu RSS beslemelerini derleyecek bir uygulamaya ya da iTunes’a ihtiyacınız vardı. Şimdi ise birçok farklı ve kullanımı kolay podcast dinleme uygulamasının yanı sıra Spotify gibi uygulamalar üzerinden bile dinleyebiliyorsunuz.
Elbette özgürce yayın yapabileceğiniz bir radyo alternatifi, gazetecilik için de yeni imkânları beraberinde getiriyor. Yalnızca sesi kullanarak bir hikâyeyi anlatmak her ne kadar kısıtlayıcı görünse de, farklı bir gazetecilik yapma imkânı da sağlıyor. Üstelik insanların podcastlerinize diledikleri gibi ulaşabiliyor ve istedikleri zaman dinleyebiliyor olması, daha fazla insana ulaşabilme şansını da beraberinde getiriyor.
Ülkemizde henüz tam olarak tutmamış olsa da Medyapod gibi projelerle ve farklı kesimlerden insanların denemeye başlamasıyla yavaş yavaş yayılmakta. Ama henüz çok el değmemiş bir alan olması da aslında bir avantaj, çok fazla kuralın olmadığı bir ortam özellikle gazeteciler için özgürce deneyler yapabilme imkânı demek. Bu yüzden de bu haftanın odağında sizlere farklı tarzlarda gazetecilik podcastlerinden bir derleme hazırladık.