Türkiye’de yayıncılık gittikçe daha da bireysel bir işe dönüşüyor. Siyasal ve ekonomik koşullar nedeniyle birçok gazeteci “tek tabanca” takılıyor. Bir gazeteci, hem online bir yayında haftalık köşe yazısı yazarken hem de Youtube üzerinden yayın yapan bir mecrada program da sunabiliyor. Ya da bir muhabir birkaç yayına serbest iş yapabiliyor. Sosyal medya gazeteciler için büyük bir alan. Ancak bir yandan da nefretin yükseldiği, kaliteli içeriğin boş tartışmalar arasında kaybolduğu bir alana dönüşüyor. Bu durumda yurt dışında yükselişe geçen e-bülten formatı bizde de tutabilir mi?
Bigumigu’ya yazdığım E-bülten: Kurtarıcı mı, kaçış mı? yazımda e-bülten formatının günümüz yayıncılığında kapladığı alanı, e-bültenin artılarını ve eksilerini, dünyadaki iyi örnekleri ve Türkiye’deki birkaç örneği ele almıştım. Şimdi işe girişelim. Bir gazeteci kişisel e-bültenini açmaya karar verdi diyelim. Kendisine hangi soruları sormalı, nasıl bir yol izlemeli. 10 maddede e-bültene girişen bir gazeteci için neler yapılabileceğini çıkardım.
1- Strateji belirlemek: E-bülten başlatmaya karar verdik diyelim. Peki, nasıl bir strateji gütmeliyiz? Neden bu bülteni hazırlamaya karar verdik ve amacımız nedir? E-bülten, hâlihazırda farklı mecralara katkı koyan bir gazeteciyseniz çalışmalarınızı okurlarınıza topluca sunmanın bir aracı olabilir. Ya da belirli bir alanda uzman gazeteciyseniz alanınızla ilgili haberleri derleyen bir çalışma yapabilirsiniz. Arjen van der Horst’un hazırladığı Trump Weekly buna örnek gösterilebilir. Ya da bir girişimci gibi davranıp ileride kurmak istediğiniz dört başı mamur yayının bir prototipi olarak e-bülten başlatabilirsiniz.
2- İçerik stratejisi geliştirmek: Bültenin içerik stratejisini nasıl oluşturacağımız önemli başlıklardan biri. Sosyal medyada her gün karşımıza çıkan binlerce içerik açısından nasıl bir seçki sunacağız? Paylaşımlarımızda nasıl bir dil tutturmalıyız, mesela? Birinci tekil şahıs dili mi kullanmalıyız, yoksa kurumsal bir dil mi oluşturmalıyız? Ben editoryal e-bültenlerde birinci tekil şahıs ve daha rahat bir dil kullanılması taraftarıyım. Ancak tabi ki bültenin ele aldığı konunun “ciddiyetine” göre değişebilir. Ya da niş konu ve kitlesel konu dengesini nasıl tutturmalıyız? Çok niş olduğunda yeterli kitleyi bulabilir miyiz? Çok kitlesel olduğunda da hâlihazırdaki yayınların kopyasına dönüşür müyüz?
3- Kitlenizi belirlemek: Şimdi sormamız gereken soru e-bültenimize abone olmak isteyecek bir kitlenin olup olmadığı. Böyle bir e-bültene ilgi duyacak kitle var mı? Varsa tahmini olarak kaç kişidir? Benzer içerikli yayınların takipçisi nedir? Ve daha önemlisi okuyucular böyle bir e-bültene ihtiyaç duyuyor mu?
4- Kitleye nasıl ulaşılacağını bulmak: En başta tabi ki sosyal medya kanalları üzerinden bültenimizin duyurusunu yapacağız. Konuya ilgi duyabilecek kişilere tek tek manuel yollarla ulaşmak da etkili bir yöntem olarak cepte duruyor. Bunun yanında her bülteni eşzamanlı olarak sosyal medyada da paylaşabiliriz. Ancak tabii ki sosyal medyanın sınırları var. İçeriğe göre basılı reklam materyalleri ve fiziki birliktelikler de düşünülebilir.
5- Sıklık belirlemek: Hangi sıklıkla bültenimizi göndermeliyiz? İçeriğimize göre günlük mü, yoksa haftalık bülten mi daha uygun olur? Ele aldığımız konu bize ne kadar içerik sunuyor? Günlük bülten okuyucuyu boğar mı? Haftalık bülten çok mu gevşek olur? Düzenli periyotların okuyucunun dikkatini daha çok çektiği bir gerçek. O nedenle en başından periyota dair karar vermek ve bir süre bu şekilde gitmek en doğru yöntem.
6- Doğru aracı bulmak: Onlarca toplu e-posta gönderme aracı var tabii ki. Ancak öne çıkan iki şirket Mailchimp ve Revue. Bunlar dışındakiler çoğunlukla tanıtım amaçlı e-postalar için tasarlanmış. Mailchimp fiyat olarak daha uygun. Ancak kendisini mail gönderme uygulaması olarak değil, editoryal e-bülten platformu olarak tanıtan Hollanda merkezli start-up Revue bireysel gazetecilik bültenleri için daha uygun. Bir profil sayfanız oluşuyor ve okuyucular eski bültenlere kolay göz atabiliyor. Ne var ki fiyatı diğerlerine göre biraz daha yüksek.
7- Bir sonraki adımı hesap etmek: Diyelim ki bültenimiz güzel gidiyor, abone sayımız 5 binleri geçti. Şimdi ne yapmalıyız? Sonraki aşama ne olmalı? Bir çevrimiçi platforma dönüştürebilir miyiz? Ya da başka nerelere evrilebilir? Ele aldığımız konuya göre çeşitli yol haritaları çıkarabiliriz. Benim kendi bültenimde amacım genç sanat eleştirmenlerinin katkı koyacağı bir çevrimiçi platforma dönüşmek mesela. Sizin planınız ne olabilir?
8- Hariciyeyi takip etmek: Bireysel e-bülten dünyada da yeni bir alan. O nedenle devamlı yeniliklerle karşı karşıyayız. Yeni temalar oluşturuluyor, yeni örneklerle karşılaşıyoruz, duyuru kanalları gelişiyor. Özellikle yurt dışındaki kaliteli e-bültenleri alanımız dışında olsa dahi takip etmek bize yeni fikirler verebilir.
9- Bülteninizi sevmek: Kendim ve birkaç arkadaşım için yapıyorum e-bültenimi diyorsanız iş başka. Ancak gazetecilik amacı güdüyorsanız bülteninizi sevin, daha fazla insana duyurun, profil sayfalarınıza sabitleyin ve buluştuğunuz ortamlarda anlatın. Hatta bülteninizi tanıtacak küçük toplantılar da düzenleyebilirsiniz. E-bülteninizi kartvizit yerine kullanabilirsiniz.
10- Başlamak: Ne olursa olsun başlayın. Benim gibi on adım sonrasını hesaplamadan harekete geçemeyen birinin önerisi bu. Büyük yatırımların yapıldığı, bir yayıncılık kuruluşuna bağlı, risk kaldıramayacak bir iş yapmıyorsunuz. Denemekten, yanılmaktan, küçük değişiklikler yapmaktan, okurla diyalog kurmaktan çekinmeyin. Ve ne olursa olsun başlayın.